(Bu metin İngilizce orijinal versiyonundan tercüme edilmiştir.)
18 Aralık 2023 tarihinde Kerkük’te gerçekleşen il seçimleri, 18 yıllık bir aradan sonra şehirdeki çatışmayla dolu birlikte yaşama ortamına nispeten umut getirdi. Ancak; 8 ay sonra gerçekleşen valilik seçimleri, Kerkük’teki etnik gruplar, siyasi partiler ve dış güçler arasındaki çekişmelerin devam edeceğini gösterdi.
Kerkük merkezli bu rekabetin, 20 Ekim’de yapılacak olan Irak Kürdistan Bölgesi Parlamento seçimleri öncesinde yoğunlaşması dolayısıyla Iraklı Kürtler arasındaki gerilimlerin artması bekleniyor. Türkiye’nin PKK ile mücadelesi ve İran’ın vekilleri aracılığıyla artan etkisi, Kerkük’ün önümüzdeki sorunları arasında yer alacak gibi duruyor.
Kerkük’ün Çatışmacı Yapısı
Kerkük’teki il meclisi seçimleri hem yerel hem de bölgesel aktörler açısından kritik bir öneme sahip olduğu gibi bu seçimler, 2017’de Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) tarafından desteklenen Irak Kürdistan Bölgesi bağımsızlık referandumdan sonra, Bağdat hükümeti ve Haşdi Şabi tarafından ele geçirilen şehirdeki mevcut düzenin değişme olasılığını gündeme getirdi.
Iraklı Kürtlerin, valilik seçimlerinde beşini Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), ikisini KDP olmak üzere toplam yedi koltuk kazanmasına karşın, iktidardaki Kürt partilerinin seçimlerde ayrı ayrı yarışmaları ve vali seçimlerinde birbirleriyle zıt kutuplarda olmaları, Iraklı Kürtlerin belirleyici bir rol oynamasını engelledi.
Türkiye, KYB lideri Bafel Talabani’yi PKK’yı desteklemekle suçlayarak, KDP ile özellikle IKBY’deki PKK ile mücadelede yakın siyasi ilişkiler kurmakta ve Iraklı Sünniler üzerinde etki yaratmak için çabalamaktadır. Ankara, KYB’yi bölge dışında tutmak amacıyla, Türkmenler, KDP ve Sünni Araplar arasında bir ittifak kurmaya çalışarak Kerkük’teki İran dinamiğine karşı bir meydan okuma girişiminde bulundu.
Ancak, Ankara destekli Irak Türkmen Cephesi (ITC), önerdiği “dönüşümlü valilik sistemi” konusunda KDP ve Arapları ikna edemedi. Kerkük’ün Türkmenlerin başkenti olarak görülmesine rağmen, ITC’nin yalnızca iki koltuk kazanması, bu etnik grubun şehirdeki etkisinin ne kadar az olduğunu gösteriyor.
Aslında, Kerkük’teki Türkmenlerin yapısı, mezhepsel olarak Ankara ve Tahran arasında bölünmüştür. ITC içindeki liderlik yarışı, partinin bir arada olduğu görüntüsü dahi vermesini engelleyen bir diğer temel sebeptir.
Öte yandan, seçimlerde altı koltuk kazanmış olmalarına rağmen, Araplar; Arap Koalisyonu, Kiyade Koalisyonu ve Arap Uruba İttifakı listeleri altında ayrı ayrı yarıştılar. Bu bölünme, 2017’den itibaren bölgede yürüttükleri idarecilik görevlerini sürdürmelerine engel teşkil etmiştir. Ayrıca, Irak Parlamento Başkanlığı için yaşanan rekabet, Sünniler arasında parçalanmalara yol açarak Kerkük’teki İran etkisinin artmasına zemin hazırlamıştır
Sonuç olarak; 10 Ağustos tarihinde Bağdat’ta gerçekleşen toplantıda, Kerkük valiliği, beş KYB, üç Arap ve İran yanlısı Babil Hareketi’nden bir Hristiyan kotasının desteği ile KYB’li Rebwar Taha’ya verildi. İl genel meclis başkanlığı da Arap fraksiyonundan Muhammed Hafız’a verildi. Bu durum, İran destekli grupların Kerkük’te önemli oyun kurucular olduğunu yeniden göstermiş oldu. Onların KYB adayını desteklemeleri Ankara-KDP-Sünni ittifakından bir ismin valilik görevini almasının önüne geçti. Ayrıca, en büyük Sünni ittifak olan Takaddum’un liderinin ve görevden alınan Parlamento Başkanı Muhammed Halbusi’nin KYB’yi desteklemesi, Ankara’nın Sünnilerle birlikte hareket etme politikasının da başarısız olmasına yol açtı
KYB Valisi’ne Reaksiyonlar
2017’de Bağdat tarafından Kerkük’ün vali vekili olarak atanan Arap Rakan Said Cuburi, Bağdat’ta yapılan valilik seçim toplantısını “Kerküklü Araplara ihanet” olarak nitelendirdi. ITC, valilik seçimlerinin iptali için Irak Federal Yüksek Mahkemesi’ne başvuruda bulunmasının yanı sıra, şehirde seçim karşıtı bir gösteri de düzenledi. ITC, ayrıca Taha’nın mahkeme kararı verilmeden önce beş vali yardımcısı atamasını da eleştirdi. Türkiye’de iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sözcüsü Ömer Çelik, KYB’yi KDP-Türkmenleri ve bazı Arapları dışlamakla suçladı.
KDP’nin toplantıyı yasadışı olarak eleştirmesine rağmen, Türkmenlerin yaptığı gibi mahkemeye başvuru yapmamaları dikkat çekici bir detaydır. KDP ve KYB’nin daha önce bir Kürt vali konusunda anlaşmış olmaları ve KDP’nin Kürt vali konusundaki ısrarı, Türkmen-KDP-Araplar arasındaki dönüşümlü valilik sisteminin başarısızlık nedenlerinden biri olarak görülüyor. KDP’nin mevcut Kürt valisine karşı dava açmaması, IKBY seçimleri öncesinde Kürt halkı üzerinde rahatsızlık yaratmaktan kaçınma girişimi olarak değerlendirilebilir.
Göreve başladıktan hemen sonra Türkmenler, KDP ve Arap üyelere diyalog çağrısı yapan Taha’nın, eski vali vekili Cuburi’yi yaşından dolayı emekliliğe zorlamasını bir intikam girişimi olarak yorumlamak mümkündür. Buna ek olarak, Juburi’nin emekliliğiyle ilgili Taha tarafından imzalanan ilk resmi yazıda Türkmen diline Arapça ve Kürtçe dillerinin yanında yer verilmemesi, Türkmenler tarafından olumsuz karşılandı. Bunun ardından, Taha’nın resmi yazışmalarda Türkmen dilinin kullanılmasına yönelik talimat verdiğini duyurması yaşanan gerginliği azalttı.
Bu süreçte Türkiye, PKK ile olan bağlantıları nedeniyle KYB üzerinde baskı yaratarak, ITC’nin Kerkük’te KYB ile uyum içinde çalışmasının yolunu tıkıyor. Tüm bunlara rağmen; yeni valinin şehirdeki İran yanlısı Şii Türkmenlerle olası iş birliği, yalnızca ITC için bir kayıp olmamakla birlikte, aynı zamanda İran yanlısı Türkmenlerin, Türkmenlere ayrılan pozisyonları da almasına yol açabilir. ITC’nin katılmadığı Bağdat’taki valilik seçim toplantısında İran destekli Bedir Örgütü’ne yakın olan Şii Türkmen Milletvekili Garib al-Asker’in bulunması, İran’ın şehirdeki tüm etnik gruplar arasında kendine yakın aktörler üretme yeteneğini göstermektedir. Bu nedenle, Irak Türkmenlerinin mevcut siyasi arenada kendilerine yer bulamaması, Kerkük’te zaten erimekte olan Türkmen politika krizini daha da derinleştirecektir.
IKBY Seçimleri ve Ankara-KYB Gerilimi
Aynı zamanda KYB’li bir isim olan Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid’inTürkmenler ve Arapların itirazlarına rağmen valilik yetkisini Rebwar Taha’ya vermesi ve yakın zamanda ilk ziyaretini Kerkük’e gerçekleştirecek olması, KYB’nin Kerkük’ü seçim kampanyasının öncelikli noktalarından biri olarak seçtiği şeklinde yorumlanabilir. İlginç bir şekilde; Reşid’in Kerkük’ün tartışmalı durumunu ele alan 140. Maddeyi vurgulaması, KYB’nin seçim sürecinde KDP’ye karşı Kürt milliyetçiliğinden yararlanma hamlesi olarak görülebilir.
Buna rağmen, KYB’nin devamlı olarak Süleymaniye’nin Erbil’den özerklik talebini gündeme getirmesi ve bunu Bağdat ile mali olarak ilişkilendirmesi göz önüne alındığında, KYB’nin böyle bir politikayı gerçek anlamda geliştirmesi beklenmiyor. Bu durumun nedeniyse, Kerkük’ü Irak’ın bir şehri olarak tanımlayan İran yanlısı Iraklı politikacılar ile olan yakın ilişkilerine zarar verecek olmasıdır.
Diğer taraftan, Türkiye, KYB’nin Kerkük’te PKK için bir alan açabileceği endişesini taşıyor. Ankara’nın, Kerkük’ü PKK’ya karşı operasyon bölgesinin yeni bir parçası olarak değerlendirmesi sürpriz olmayacaktır. Bu doğrultuda, valilik seçiminden kısa bir süre sonra, Kerkük üzerinde bir Türk dronu düşürülmüştür. Ancak Iraklı yetkililer çelişkili açıklamalar yaparak önce Türk dronunu düşürdüklerini, daha sonra ise gerçekleşen kazanın nedenlerinin araştırılacağını belirttiler. Bu durum, Ankara’nın KYB valisine yönelik olası bir “PKK uyarısı” olarak yorumlanabilirken, şehirdeki İran yanlısı grupların karşı hamlelerini de göstermiş olabilir. Ayrıca, dronun düşürülmesi, Bağdat’ın Ankara’nın olası askeri müdahalesine karşı sert bir şekilde yanıt vereceği anlamına da gelebilir.
İran Etkisi
KYB’nin valilik seçimini kazanması, İran’ın Iraklı Kürtler, Araplar ve Türkmenler arasındaki çatışmaları kendi lehine nasıl kullanabileceğinin bir örneğidir. Ayrıca, KYB tekrardan hem Bağdat ile olan yakın ilişkilerinin hem de İran destekli Iraklı siyasi-milis gruplarla olan bağlarının meyvelerini toplamış; bu durum bize KYB’nin Erbil yerine Bağdat’a yönelik bir politika izlemesiyle de bağlantılı olduğunu göstermiştir. Öte yandan, Türkiye ile güvenlik, askeri ve terörle mücadele konularında işbirliği üzerine bir mutabakat zaptı imzalayan Irak, PKK’yı yasaklamış, PKK ile bağlantılı partilerin dağıtılmasına karar vermiş ve örgütü ülkenin kuzeyindeki pazarları ateşe vermekle suçlamıştır. Fakat, Türkiye ve Irak’ın PKK’ya karşı artan ivme ve Ankara’nın Süleymaniye üzerindeki askeri ve siyasi baskısı, KYB’nin Bağdat’taki etkisinin henüz yok olmadığını da ortaya koymaktadır.
En nihayetinde, eğer Irak Federal Mahkemesi KYB’ye karşı bir karar alırsa bu durum sürpriz olacaktır. İran yanlısı aktörlerinin mahkeme üzerindeki etkisi sır değil. Sonuçta, mahkemenin IKBY’deki azınlık kotalarıyla ilgili olarak KYB lehine verdiği önceki kararlar, KDP’nin kotalar üzerindeki hakimiyetini zayıflatmış ve Kerkük ile ilgili alınacak karara önemli bir ışık tutmuştur.
KYB ve İran destekli güçlerin Kerkük’teki etkisini azımsamak ve KDP ile Türkmenleri idari sistemin dışında bırakmak, her iki taraf için de önemli bir kayıp olmanın yanında Türkiye’nin şehirdeki etkisini de sınırlayacaktır. Bu nedenle, Türkmenler, KDP ve Sünnilerin KYB’li Kerkük valisi ile birlikte çalışmaları, şehirdeki İran etkisini dengeleme çabalarına katkıda bulunsa da bu etkinin oldukça sınırlı kalması muhtemeldir.