Özet: Şiddete varan aşırıcılık, etkili bir kavrayış ve önlem mekanizmaları geliştirmek için dikkatle ele alınması gereken küresel bir fenomendir. İç savaşlar, başarısız devletler ile İslam’a, Müslümanlara ve İslam dünyasındaki krizlere karşılık verme konusunda Batı’nın kendi değerlerine ihanet etmesi, şiddete varan aşırıcılığı anlamaya çalışırken üzerinde durulması gereken konu başlıkları arasındadır. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) bunun sadece bir versiyonu olup bu fenomenin dini, seküler yahut milliyetçi fikirlerden beslenen daha birçok farklı türü vardır. Bu yüzden, aşırıcılığın ve terörizmin tüm biçimlerini –kendi işimize geldiği biçimiyle iyi ya da kötü diye sınıflandırmadan- reddetmek, bu fenomenle mücadele ederken rehber edinmemiz gereken bir stratejidir.

Şiddete varan aşırıcılık küresel bir fenomendir ve onu tetikleyen birçok neden vardır. Dini, seküler yahut milliyetçi fikirlerden beslenebilir. Bu fenomen, insanların maruz kaldığı adaletsizlik ve zulümler gibi sosyo-politik koşullara karşı verdiği tepkilerle de alakalıdır. Savaşlar, her iki taraf için de ölümcül olan çekişmeler, iç savaşlar, kabileler arası düşmanlıklar, başarısız devletler ve daha birçok faktör şiddete varan aşırıcılığın yükselişinde ve yayılmasında rol oynamaktadır. Şiddete varan aşırıcılığın ortaya çıkmasının belirttiğimiz üzere birden fazla sebebi vardır ki söz konusu fenomeni kontrol altına almak ve ona engel olmak için farklı düzeydeki süreçlerden oluşan bütüncül bir yaklaşıma sahip olunması gerekir.

Bahsi geçen bütüncül yaklaşım ise esas olarak biri fikirlerden diğeri olgulardan oluşan iki ayrı düzeyde çalışmayı gerektirir. Bir fikir olarak şiddete varan aşırıcılık, IŞİD’ten, Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK), Bask Yurdu ve Özgürlük (ETA) hareketinden Myanmar’daki Müslüman karşıtı milliyetçi Budistlere kadar çeşitli terörist grupların ilham kaynağı olagelmiştir. Bu gruplarla mücadele etmek için terörist yöntemleri meşrulaştırma girişimlerinin reddedildiği bir fikir savaşı gerekmektedir ki bu anlamda, bir vaka olarak IŞİD’in aşırılıkçı ideolojisi, Müslüman alimler ve dini liderler tarafından çürütülmekle kalmamış, aynı zamanda örgütün mantığının yanlışlığı da ortaya konmuştur. IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi’ye çok sayıda önde gelen Müslüman alim ve akademisyen tarafından 2014’te gönderilmiş olan mektup da bu yanıyla iyi bir örnektir. Öte yandan birçok alim ve topluluk lideri ise hem IŞİD’in aşırılıkçı ideolojisini hem de örgütün barbarca tutumunu meşrulaştırmaya yönelik çabaları bir niyet beyanı yoluyla reddetmiştir.