Özet: 2011 yılında Tahrir Meydanı’nda olanlar, MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) bölgesinde değişim umudunun ilk kıvılcımlarıydı. Ancak bu durum uzun sürmedi. MENA bölgesinin problemlerine entelektüel dünyamızdaki ayrılıklar üzerinden olduğu gibi jeopolitika aracılığı ile de ulaşabiliriz. Bu problemlerin üstesinden gelmek için, “eski”yi ve ona dair anlatıları tamamen terk edip Batılı güçlerin tahakkümünden uzak bir şekilde kendi zihnimizde şekillendirdiğimiz geleceğimizi yeniden inşa etmemizi olanaklı kılacak “yeni” bir düşünce paradigmasına doğru yol almanın vakti gelmiştir.

1994 yılında Nelson Mandela, Güney Afrika için yeni bir dönemi ilan ettiğinde “rainbow nation”[i] fikri doğdu ve Güney Afrika; uzlaşmaya, istikrara ve demokrasiye doğru giden yeni bir sürece girdi. Bu, tarihin özel kesitlerinden biriydi. Çünkü sadece Güney Afrikalı erkek ve kadınların kalbindeki umudu alevlendirdiği için değil, aynı zamanda bu umut, muhafaza edildiği ve kalıcı olduğu içindi. Apartheid Rejimi (siyahilere yönelik uygulanan beyaz milliyetçiliğine verilen sistemin ismidir) yanlıları tarafından şiddet ve çatışma ortamına sürüklenen bir toplumda tarihi bir değişim gerçekleşiyordu. Bugün ise mevcut sorunlar ne olursa olsun Güney Afrika, ekonomik refaha ve siyasal istikrara dönük bir geleceğe doğru ilerlemektedir.