Özet: Nahda Hareketi, Onuncu Genel Kurulu’nda siyaseti vaizlikten ayıracağını ve ulusal bir demokratik partiye dönüşeceğini açıkladı. Bu karar, Hareket’in ideolojik olarak kimlik siyasetini ve İslamcı gündemini önemli ölçüde terk etmekte olduğu anlamına geliyor. Örgütlenme bakımından, İslami hareketlerin geleneksel kapsayıcı örgütlenme tarzının bırakılacağını ve hareketin uluslararası Müslüman Kardeşler örgütüyle bağlarını azaltacağını –ve hatta keseceğini– ima ediyor. Hareket’in bu şekilde “yeniden tanımlanması” siyasi performansını ve yerel ve uluslararası düzeyde kabulünü olumlu bir biçimde etkileyebilir. Ancak, hareketin güçlenme ve hareket becerisinde, iç uyum ve istikrarında birçok sorunun ortaya çıkması beklenmektedir.
“İslamcılık Öldü!”[1] “Nahda Siyasal İslam’dan vazgeçti.”[2] “Siyasal İslam’dan Müslüman Demokrasiye.”[3] Çeşitli uluslararası haber ajansları, Nahda Hareketi Partisi’nin 20 Mayıs 2016’da gerçekleşen Onuncu Genel Kurulu’na bu dramatik başlıklarla yer vermişti. Söz konusu genel kurulda, parti yöneticileri siyaseti vaizlikten ayırma ve Nahda Hareketi’ni sıradan bir ulusal demokrasi partisine dönüştürme kararı vererek ideolojik bir değişim ya da hareketin yeniden tanımlanması olarak betimlenebilecek bir açıklama yaptılar.[4]
Bu tarihi karar Nahda Hareketi Partisi’nin kurucusu, önemli ideoloğu ve hâlihazırdaki başkanı Raşid el-Gannuşi tarafından “olgunlaşmanın” işareti olarak değerlendirildi.[5] Öte yandan bu karar, parti liderlerini tarihlerine ve inançlarına ihanetle, Tunuslu laikleri ve uluslararası güçleri tatmin etmek için utanç verici tavizler vermekle suçlayan sert bir eleştiri dalgasına yol açtı.[6]
Bu yazının amacı ne bu karara methiye düzmek ne de bu kararı eleştirmek. Bu yazı daha çok bunun gerçekte ne anlama geldiğini ve Nahda Partisi’nin siyasal geleceğine olası etkisinin ne olacağını anlamaya çalışıyor. Ancak bu konuda ilerlemeden önce, Nahda Partisi’nin son genel kurulunda üstesinden gelmiş olduğunu iddia ettiği dilemmanın, siyaset-vaizlik dilemmasının, çağdaş İslami hareketlerdeki köklerinin izini sürmek önemli olacaktır.
Kapsayıcı İslam, Kapsayıcı İslami Hareketler
Bazıları siyaset ve din arasındaki sorunlu ilişkinin ya da İslami hareketler bağlamında siyaset ve vaizlik arasındaki dikotominin (ikiliğin) İslam’ın siyasal doğasıyla açıklanabileceğini öne sürebilir. İslam’ın yaygın olarak, siyasi ve dini bir topluluk, eş zamanlı olarak bir cemaat ve toplum olarak doğmuş olduğu için siyasi bir din olduğu iddia edilir.[7] Ancak, bu çalışma siyaset-vaizlik dilemmasının çağdaş İslami hareketlerin ortaya çıkmasıyla ilişkili modern bir fenomen olduğunu ileri sürmektedir. Bu sorunlu ilişkinin kökenleri Hasan el-Benna’nın klasik ‘İslami kapsayıcılık’ tanımında tam olarak izlenebilmektedir. El-Benna’nın tanımı, en ünlü söylevlerinden birinde ayrıntılı bir biçimde yer almaktadır:
“İslam, hayatın bütün yönleriyle ilişkili olan kapsayıcı bir nizamdır. Bir ülke ve vatandır, hükümettir ve ümmettir. Ahlaktır ve güçtür, merhamettir ve adalettir. Kültürdür ve kanundur, ilimdir ve yargıdır. Madde ve servettir, kazanç ve zenginliktir. Cihaddır ve davadır [İslam’a çağrı], ordudur ve fikirdir. Doğru bir inançtır ve aynı şekilde sahih bir ibadettir.”[8]
Bu tanımda kafa karıştırıcı olan, sadece dini alanın açık bir biçimde fazlaca genişletilmiş olması ve genel sosyal yapı ve pratiklerin kutsanması değil aynı zamanda el-Benna’nın kapsayıcı bir hareket içinde kapsayıcı bir İslam’ın temsil edilmesi için ortaya koyduğu yöntemdir.
El-Benna, Müslüman Kardeşler kitapçığındaki Kur’an başlığı altında, şöyle yazmıştır: “İslam’ın temeline dayanan siyasetimiz fikirlerimizin kalbinde yer alıyorsa da biz siyasi bir parti değiliz. Hayır çalışması başlıca amaçlarımızdan biri olsa da biz bir hayır derneği değiliz. Bedensel ve ruhi terbiye önemli yöntemlerimizden olsa da biz bir spor ekibi değiliz. Biz bu örgütlerden hiçbiri değiliz.”[9] El-Benna bunların yerine Müslüman Kardeşleri “bir Selefi çağrısı, bir Sünni nizam, bir Sufi gerçeği; bir siyasi kurum, bir spor kulübü, bir kültür derneği, bir ekonomik şirket ve sosyal bir kavram” olarak tanımlamaktadır.[10]
Açıkça görülüyor ki, El-Benna 1930’lar ve 1940’larda oldukça moda olan ütopik siyasi ideolojilerden ve bunların totaliter sosyal örgütlenme modellerinden önemli ölçüde etkilenmiştir. Bu nedenle, El-Benna dini vaizlik ve hayır etkinlikleri yoluyla sosyal reforma öncelik vermiş olsa da 1940’ların başında stratejik açıdan önemli iki adım atmıştır. İlk olarak, Müslüman Kardeşler’in parti olarak siyasete girmesine ve 1941 ve 1945’te parlamenter seçimlere katılmasına karar vermiştir. İkinci olarak Müslüman Kardeşler için, sadece sömürge güçlerine ve Filistin’deki Siyonistlere karşı değil aynı zamanda Mısır’da siyasi rakiplere karşı da eylemlerde bulunan, Gizli Aygıt olarak adlandırılan silahlı bir kanat kurmuştur.[11]
Bu zamandan beri, İslami hareketlerin siyasi ya da partici yönü ile vaizlik yönleri arasında sorunlu bir ilişki olmuştur, çünkü bu iki boyutun kendilerine özgü örgütlenme, üye kazanma, üyelik sistemi, söylemi ve hedefleri vardır. Sonuç olarak, İslami hareketlerin hibrit yapısından dolayı, profesyonellikten yoksunluk, dengesiz söylemler, anlaşılması güç stratejiler gibi pek çok sorun ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan, İslami hareketlere yönelik bu kapsayıcı formülün üye kazanmak ve kaynakların mobilizasyonu bakımından oldukça etkili olduğu görülmüştür. İslami hareketlerin hibrit yapısının bu olumlu yönleri eksiklikleri bir ölçüde maskelenmekte ve İslami hareketlere sahte bir başarı ve tatmin hissi vermektedir.
Nahda Hareketi, Arap Baharı’nın ardında yaşanan kısa iktidar deneyimi sonrası kapsayıcı bir hareket olmanın eksikliklerinin farkına varmış ve daha fazla uzmanlaşmaya karar vermiştir. Bu karar Tunus İslami Hareketi’nin uzun evrim sürecinin sonuna işaret etmektedir.
Nahda Hareketi Partisi’nin İdeolojik ve Örgütsel Gelişimi
Raşid el-Gannuşi, Parti’nin Onuncu Genel Kurulunda yaptığı açılış konuşmasında Nahda Haraketi’nin gelişimini müteakip üç aşama olarak özetlemiştir:
“Nahda 70’lerden bu yana, otoriter rejime karşı kapsayıcı bir muhalefet hareketinden, kimlik mücadelesi veren ideolojik bir harekete ve reforma adanmış ulusal demokratik bir partiye evrilmiştir.[12]”
Tunus’taki İslami Hareket örgütsel olarak, 1972’de kurulmuş olan İslam Cemaati olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonra adı 1981’de Hareket el-İtticah el-İslami (İslami Yöneliş Hareketi) olmuş, son olarak da 1989’da Nahda Hareketi (Rönesans Hareketi) adını almıştır.[13]
Bu üç örgütlenme, kabaca, üç farklı İslami ideoloji biçimini temsil etmektedir. İlkinde, İslami grup camilerde İslami ilkeler hakkında vaaz veren, Maârif (Bilgi) adıyla aile ve eğitim gibi alanlarda sosyal ve dini konulara değinen bir dergi yayınlayan, grubun genç üyelerine İslam ahlakını öğreten tam anlamıyla bir dini harekettir.[14]
6 Haziran 1981’de, İslami grup İslami Yöneliş Hareketi adını aldı. Yeni örgütlenmenin kuruluş belgesi siyasal İslam hareketlerinin dört tipik özelliğini barındırıyordu:
- Din ve siyasetin birbirinden ayrılamazlığını ileri sürer, İslam’ın kapsayıcı bir biçimini benimser ve siyaset ve din arasında ayrım yapılması çağrısını müdahaleci bir Hristiyan anlayışı ve modernitenin hastalıklarının devamı olarak tanımlar, sekülerizm ve pragmatizm tarafından yıpratılmamış bir siyaset izleyeceğini beyan eder;
- Öncelikli iki misyonunu Tunus İslami kişiliğini canlandırma ve İslami düşünceyi yenileme olarak belirler ve bu misyonları gerçekleştirmeyi mümkün kılan bir kimlik siyasetine ağırlık verir;
- “Yerel, bölgesel, Arap ve uluslararası olmak üzere her düzeyde İslam’ın siyasi ve medenî öğelerinin restorasyonu” misyonunu kendine görev edinerek açık bir İslamcı ideolojiyi benimser;
- İslamileştirilmiş kültürel ve entelektüel bir hareket başlatmak, otoriteryanizme karşı çıkmak, İslami yönetim için modern bir ideal geliştirmek ve şekillendirmek, sosyal İslam ilkelerini geliştirmek ve uygulamak gibi yollarla, camilerin temel rolünün “ibadet ve halk seferberliği için bir merkez” olarak restorasyonu da dâhil olmak üzere, hedeflerine ulaşmak için dini ve siyasi araçlardan oluşan bir terkibi izler.[15]
İslami Yönelim Hareketi 1989’da Nahda Hareketi Partisi’ne dönüştü. Bu değişim, Zeynel Abidin Bin Ali’nin 1987’daki darbesi ile Tunus Cumhurbaşkanı Habib Bourguiba’nın devrilmesinden sonra ortaya çıkan siyasi açıklığı fırsata çevirmeyi amaçlıyordu. Bin Ali ilk başlarda demokratik bir dönüşüm sözü vererek ve çoğulcu bir siyasi sistem kurarak (ki bu hiçbir zaman yerine getirmediği bir sözdür) meşruiyetini güçlendirmeye çalışmıştır. Yeni rejime güven vermek ve dini partileri yasaklayan Tunus siyasi partiler kanununa uygunluk sağlamak için, Gannuşi ve diğer İslami liderler örgütlerinin ismini “Nahda Hareketi” olarak değiştirmeye karar vermiş, ‘İslami’ sözcüğünü kaldırmış ve ideolojisini revize etmişlerdir. Bu sayede Nahda Partisi’nin, Tunus İslami hareketi için siyasal İslam’ı temsil eden klasik hareketlerden bir sapma noktası olduğu iddia edilmiştir.[16]
Aslında Nahda Hareketi ve Müslüman Kardeşler arasındaki ilişki biraz sorunludur. Nahda hareketinin kurucularının (Raşid el-Gannuşi ve Abdulfettah Moro) Müslüman Kardeşler’in entelektüellerinden (Hasan el-Benna ve Seyyid Kutub) önemli ölçüde etkilenmiş oldukları şüphesizdir. Ancak, Müslüman Kardeşler ideolojisini geleneksel Tunus reformcu mirası, Şii siyasal İslam ideologları (Humeyni, Sadr ve Ali Şeriati) ve Batının siyasi ideolojileri de dâhil olmak üzere diğer entelektüel kaynaklarla harmanlayarak ortodoks olmayan bir versiyonunu benimsemişlerdir.[17] Hareketler arasındaki örgütsel bağlara ilişkin olarak Nahda Partisi’nin, her ne kadar bu teşekkülü geniş ve iyi örgütlenmiş olmasa bile, Müslüman Kardeşlerin uluslararası teşekkülünün bir parçası olduğu bilinmektedir.[18]
Tamamen dini bir gruptan klasik bir siyasal İslam hareketine ve daha sonra ortadoks olmayan İslamcı bir partiye olmak üzere, partinin tarihsel evrimindeki bu iki hamleyi onuncu genel kurulunda yeni bir atılım izlemiş, İslam’ın aşırı politikleşmesini ve ideolojikleştirilmesini reddeden ve aynı zamanda dinin sosyal işlevini sosyal yaşam için bir referans ve kılavuz olarak kabul eden bir post-İslami hareket olarak adlandırılabilecek yeni bir adım atılmıştır.
Yeni Yapı… Yeni Bir İdeoloji mi?
Nahda Hareketi’nin, siyasal olanı vaizlikten ayırma kararı ve bir ulusal demokratik partiye dönüşmesi eleştiri ve savunmalardan oluşan bir dizi tartışmayı tetiklemiştir. Bazı yorumcular bu kararın daha fazla profesyonelleşme ve siyasi gelişmeye doğru atılmış önemli bir adım olduğunu düşünerek desteklemiştir. Diğerleri ise dürüst olmayan bir pragmatizm ve utanç verici bir taviz olduğunu iddia ederek bu kararı eleştirmiştir. Bazıları bunun tarihi bir karar olduğunu öne sürerken, diğerleri bunun pek de önemli olmadığını ve Hareket’in özellikle Arap Baharı’ndan sonraki fiili durumunu yansıtmakta olduğunu iddia etmiştir.
Tüm bu argümanlar ve karşı argümanlar arasında bu kararın gerçek anlamı ve önemini kavramak oldukça güç olsa da, Nahda Hareketi yeni yapılar ve yeni bir ideoloji aracılığıyla kendini yeniden adlandırma girişiminde bulunmuş gibi görünmektedir.
Hareket, ideolojik olarak, politika merkezli daha pratik bir siyaset ortaya koymak için kimlik siyasetini büyük ölçüde bırakmaya karar vermiştir. Gannuşi, genel kurulun açılış konuşmasında “Modern bir devlet; ideolojiler, büyük sloganlar ve siyasi kavgalarla değil, uygulamaya yönelik programlarla işler”[19] diyerek bu kararın arkasında durmuştur. Hareket aynı zamanda siyasal İslam hareketlerinin karakteristik, geleneksel pan-İslamcı gündeminden ayrılmaya karar vermiş ve Tunus meselesine odaklanan katı bir ulusal gündem benimsemiştir.
Yapısal olarak, bu karar hareketin geleneksel bir parti olacağı ve dini fonksiyonunu bırakacağı anlamına gelmektedir. Gannuşi bu durumu, “Dini siyasal mücadelelerden uzak tutmak konusunda istekliyiz ve camilerin siyasi sürtüşmelerden ve partici araçsallaştırmadan uzak tam bir tarafsızlık içinde olması çağrısında bulunuyoruz” diyerek doğrulamıştır.[20] Bu durum ayrıca, Nahda Hareketi Partisi ve Müslüman Kardeşlerin uluslararası birimi arasındaki örgütsel bağların, tümden kesilmeyecekse de daha da zayıflayacağı anlamına gelmektedir.
Diğer yandan bu karar abartılmakta ve aşırı bir reaksiyon yaratmaktadır. Açıkçası hareketin yapısında ve ideolojisindeki bu değişimler Nahda Hareketi’nin evrimi açısından uçta, ani ya da beklenmedik bir değişimi temsil etmemektedir. Aynı zamanda bu, parti yapısının ve ideolojisinin sekülerleştiği anlamına da gelmemektedir. Yapısal olarak bu, Gannuşi’nin açıkça ifade ettiği gibi, sadece “fonksiyonel bir uzmanlaşma”dır. İdeolojiye ilişkin olarak, Gannuşi, Tunus’taki seküler radikallere karşı çıkmış, “dinin IŞİD’e ve radikallere karşı savaşta devletin çabalarını destekleyen olumlu bir güç olduğunu ve gelişme ve çalışmaya, fedakârlıkta bulunmaya, doğruluk ve bütünlüğe katkı sağlamada önemli bir katalizör rolü gördüğünü iddia etmiştir.”[21]
Bu bağlamda bu kararın Nahda Partisi’nin siyasi geleceğine etkisinin ne olacağı sorusu önemlidir. Bazıları Nahda’nın bu durumda profesyonel siyasi performansını arttırmasından daha fazla fayda sağlayacağını ve yerel ve uluslararası kabulünün artacağını öne sürebilir. Ancak pek çok sorunun ortaya çıkması da beklenmektedir. Kimlik siyasetini ve geleneksel siyasal İslam’ın örgütlenme formülünü terk etmek hareketin üye kazanma, mobilize olma yetisi, iç uyumu ve istikrarı üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir. Buna ilaveten, Nahda Partisi dini vaaz etkinlikleri hakkında ne yapacaktır? Hareket’in kendisinin artık bu tür etkinlikler içinde yer almayacağı açıktır, ancak alternatifi ne olacaktır? Hareket dini çağrıda bulunmak için başka bir teşkilat kuracak mıdır (ya da en azından destekleyecek midir) yoksa bu alandan tamamıyla çekilecek midir? Ve eğer tümden çekilirse bu boşluğu kim dolduracaktır? Daha radikal İslamcı gruplar bu fırsattan yararlanıp bu değerli boşluğu doldurmak üzere büyüyebilir mi?[22]
Nahda Hareketi süregelen ideolojik ve örgütsel dinamizmi, gelişme ve uyum sağlama yetisi için şüphesiz övgüyü hak etmektedir. Ancak, hareketin bu son kararı hakkında hüküm belirtmek veya bu kararın bölgedeki siyasal İslami hareketin tüm spektrumu üzerindeki olası etkilerini değerlendirmek için henüz çok erkendir.
Referanslar
[1] http://www.nytimes.com/2016/06/03/opinion/tunisias-new-revolution.html?_r=0 (Erişim tarihi: 5 Haziran 2016)
[2] http://www.ansamed.info/ansamed/en/news/sections/politics/2016/05/19/tunisia-gannouchi-ennhadha-out-of-political-islam_1186d693-0121-47bf-8211-886b50b9caf8.html (Erişim tarihi: 6 Haziran 2016)
[3] http://www.ansamed.info/ansamed/en/news/sections/politics/2016/05/19/tunisia-gannouchi-ennhadha-out-of-political-islam_1186d693-0121-47bf-8211-886b50b9caf8.html (Erişim tarihi : 6 Haziran 2016)
[4]http://www.al-monitor.com/pulse/originals/2016/05/tunisia-ennahda-islamist-party-rebranding-congress.html (Erişim tarihi 5 Haziran 2016)
[5] Anadolu Agency http://goo.gl/QgrPpp (Erişim tarihi:5 Haziran 2016)
[6] Azzam Tamimi, Article: Revisiting the separation between the political and the preaching, Arabi 21 (Erişim tarihi: 5 Haziran 2016) http://goo.gl/x3c03p
[7] Olivier Roy (çeviren Carol Volk), The Failure of Political Islam (Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press, 2001), 12.
[8] Ana Belén Soage, “Hasan al-Banna And Sayyid Qutb: Continuity or Rupture?” The Muslim World, 99 (2009): 296.
[9] Hassan al-Bannā, “Resālat al-ikhwān al-muslimoun tahat rāiat al-qur’ān ” in Majmu‘at rasa’il al-shahid Hassan al-Bannā (Alexandria, dār alda‘wah lil-tebā‘ah wa al-tawzi‘ wa al-nashr, 1990), 121.
[10] Nazih Ayub, Political Islam: Religion and Politics in the Arab World (London: Routledge, 1991), 100.
[11] Kristen Stilt, “Islam is the Solution: Constitutional Visions of the Egyptian Muslim Brotherhood”, Texas International Law Journal 46 (2010):77.
[12] http://www.aljazeera.com/news/2016/05/tunisia-ennahda-distances-political-islam-160520172957296.html
(Erişim tarihi 6 Haziran 2016)
[13] Alaya Allani, “The Islamists in Tunisia between confrontation and participation: 1980–2008”, The Journal of North African Studies, 14:2 (2009): 258.
[14] A.g.e, 259 – 260
[15] Rachid al-Ghannoshi, min tajrebat al-haraka al-islamiah fi tunis, (Maghreb centre for research & translation, London: 1999), 285 – 290.
[16] Azmi Beshara, al-thawrq al-tunisiah al-majedah (Arab Center For Research & Policy Studies, Doha: 2012), 173 – 174.
[17] A.g.e, 173.
[18] Basheer Nafi, Article: Tunisia’s Ennahda can change its discourse, but not the reality of political Islam”, Middle East Eye http://www.middleeasteye.net/columns/tunisias-ennahda-can-change-its-discourse-not-reality-political-islam-1737542604 (Erişim tarihi: 6 Haziran 2016)
[19] Nahdanın Facebookta bulunan resmi uluslararası sayfası (Erişim tarihi 5 Haziran 2016) https://www.facebook.com/Nahdha.International/posts/700729823363612
[20] A.g.e.
[21] A.g.e.
[22] Basheer Nafi, Makale: Tunisia’s Ennahda can change its discourse, but not the reality of political Islam”, Middle East Eye http://www.middleeasteye.net/columns/tunisias-ennahda-can-change-its-discourse-not-reality-political-islam-1737542604 (Erişim tarihi: 6 Haziran 2016)