(Bu metin İngilizce orijinal versiyonundan tercüme edilmiştir.)
Çok Kutuplu Bir Dünyada İklim Eylemi: İklim Değişikliği ile Büyük Stratejiler Arasında Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi
Özet: Başat ve yükselen büyük güçler iklim değişikliğinin küresel sosyo-ekonomik etkilerini hem bir risk hem de büyük stratejilerini ilerletmek için bir fırsat olarak görüyor. Hatta birçoğu iklim eylemini kendi büyük stratejilerine entegre ediyor. Bugün bu hırsları barındıran birkaç büyük altyapı geliştirme girişimi bulunuyor: Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi, ABD öncülüğündeki G7’nin Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı ve Avrupa Birliği’nin Küresel Geçit Girişimi (Global Gateway Initiative). Bu girişimler iklim değişikliği karşısında oldukça savunmasız olması nedeniyle Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesini iklim altyapı projelerinin hedefine koyarak süreç içerisinde bölgesel nüfuzlarını arttırmayı amaçlıyorlar.
Bölgedeki politika yapıcılar muhtemelen tercihler yapmak zorunda kalırken bölge ülkeleri de farklı büyük güçlerin safına katılabilir. Bu parçalanma dağınık bir altyapı yaratmak ve bölgesel iklim iş birliğini zedelemekle kalmayıp aynı zamanda paradoksal olarak bölgesel gerilimleri arttırma tehdidi teşkil ediyor. Bu konuyu ele almak için bölgenin iklim eylemine yönelik bölgesel bir yaklaşım geliştirmesi ve büyük güçler arasındaki stratejik rekabeti kendi avantajına kullanması gerekir.
1- Büyük Stratejiler ve Büyük Güçlerin Nüfuz Arayışı
Çin’in büyük bir güç olarak yükselişi ve ABD ile stratejik rekabeti doksanların başında Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana dünyanın tanık olduğu en önemli jeopolitik kaymalardan bazılarıdır. Sonucunda ortaya çıkan çok kutuplu dünya büyük güçlerin stratejik hedeflerini ve onlara nasıl ulaşmayı amaçladıklarını ortaya koyan yeni ‘büyük stratejiler’ belirlemesine neden oldu.
Revizyonist, reformcu veya statüko güçleri olmalarından bağımsız olarak büyük güçlerin büyük stratejilerinin hepsi ulusal güvenliği koruma, kritik doğal kaynak ve coğrafyalara erişim, nüfuz alanlarını genişletme ve stratejik rakipleri aleyhine güç kazanma gibi stratejik hedefler içerir. Mevcut büyük stratejiler de istisna değil ve büyük güçler arasında çıkan stratejik rekabet gelişmekte olan ülkelerde nüfuz kazanma yarışına yol açtı.
Örneğin Çin’in büyük stratejisi belirtilen 2049’da dünyada lider bir güç olma hedefi doğrultusunda rakiplerini kontrol altında tutup yalnızlaştırırken enerji, hammadde ve diğer stratejik kaynakları da güvenceye almayı amaçlıyor. Çin’in 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da hayata geçirilen Marshall Planı’ndan bu yana dünyanın en büyük altyapı kalkınma girişimi olan Kuşak ve Yol Girişimi bu büyük stratejinin bir parçası ve ABD’nin Doğu ve Güney Çin Denizi’ndeki çevreleme çabalarını aşma, Orta Asya, Ortadoğu, Afrika ve Doğu Avrupa pazarlarına nüfuz etme ve Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına erişmenin yanında bölgesel rakibi Hindistan’ı da kademeli olarak zapt etme girişimi olarak görülebilir.[i]
Son Amerikan büyük stratejisi Çin’le rekabet etmek amacıyla Hint-Pasifik bölgesine odaklanıyor. Rusya ve Çin’i Çin ile Güneydoğu Asya’nın bazı kısımlarının yer aldığı genişletilmiş bölge merkezinde (heartland)[ii] çevrelerken etraflarında Japonya, Hindistan, Arap Yarımadası ve Avrupa’nın dahil olduğu çevre bölgesini (rimland)[iii] korumayı amaçlıyor. Bu düzenleme ABD’nin Ortadoğu’ya transit koridorları dahil Avrupa ile Doğu Asya arasındaki ana deniz güzergahlarını korumaya odaklanacağı anlamına geliyor. Bu açıdan bakıldığında ABD liderliğindeki G7’nin Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı, Amerikan büyük stratejisinin hedeflerini destekleyebilecek ülkelerde nüfuz kazanırken Çin’in bölge merkezi dışında artan nüfuzuna da karşı koyma girişimidir.[iv]
Bugün küresel hırsları olan üç büyük altyapı girişimi var. Yukarıda değinilen Çin’i Kuşak ve Yol Girişimi ve G7’nin Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı’nın yanında bir de Avrupa Birliği’nin (AB) kıtanın savunma için Amerikan güvenlik şemsiyesine kısmi bağımlılığı nedeniyle bu ikisi gibi bir güvenlik veya jeopolitik büyük strateji ile ilişkili olmayan Küresel Geçit Girişimi bulunuyor.[v]
A. Kuşak ve Yol Girişimi
Küresel altyapı kalkınma projelerinin bugün geldiği aşamanın kökleri Çin’in Tek Kuşak Tek Yol Girişimi olarak da bilinen Kuşak ve Yol Girişimi’nin (KYG) kuruluşunu ilan ettiği 2013’e kadar götürülebilir.
Çoğu zaman yeni İpek yolu da denen KYG’nin iki bileşeni var: batı Çin’i karayla çevrili Orta Asya üzerinden Avrupa’ya bağlayan kara ve demiryolu ulaşımını kapsayan bir dizi kara ekonomik koridoru (Kuşak) ve Güneydoğu Asya’yı Güney Asya, Ortadoğu ve Afrika’ya bağlayan Hint-Pasifik deniz rotaları (Yol).
Alıcı perspektifinden KYG’nin kurulması Afrika, Asya ve Latin Amerika genelinde yatırım ve limanlar, demir ve kara yolları, köprüler, havaalanları, barajlar ve enerji altyapısı gibi çokça ihtiyaç duyulan altyapıları kiralamaya odaklanan alternatif bir kalkınma modeli yarattı.[vi] Çin’in altyapı kalkındırma kapasitesi aynı zamanda bu altyapı unsurlarını rekabetçi bir maliyet ve süre zarfında teslim edebileceği anlamına geliyordu.
KYG, şaşırtıcı olmayan bir şekilde birçok kalkınmakta olan ülke ile popüler bir iş birliği çerçevesi haline geldi. KYG konusunda Çin ile ortaklık kuran ülke veya kuruluşların resmi bir listesi yoksa da 2019’daki bir tahmine göre Çin, 130’dan fazla ülke ve uluslararası kuruluşla Mutabakat Bildirisi imzalamıştı bile.[vii]
Çin’in hırsının ölçeği ancak gereken ilgili yatırımla karşılaştırılabilir. Morgan Stanley’in tahminlerine göre[viii] Çin’in KYG’nin ömrü süresince yapacağı tüm masraflar 2027’de 1,2 – 1,3 trilyon doları bulabilir. KYG’nin ilk 7 yılındaki yıllık ortalama fonu 50 – 100 milyar dolar seviyesindeydi.[ix] KYG’nin finansmanının yaklaşık üçte ikisinin enerji ve ulaşım projelerine gittiği tahmin ediliyor.[x]
Çin’in altyapı projelerini finanse etmesi borç sürdürülebilirliği hakkında bazı endişeler yaratıp batıdan ‘borç batağı diplomasisi’ gibi bazı eleştirilere neden oldu. Çin’in gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı projelerini sürdürülemez kredilerle fonlayıp sonra bu borçları bu ülkeler üzerinde kaldıraç gücü kazanmak için kullandığı yönündeki suçlamalar hâlâ tartışma konusudur.[xi]
B. Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı
ABD’nin KYG’ye karşı tutumunu resmi olarak açıklaması yaklaşık on yıl aldı. ABD grubun 2021’deki yıllık zirvesinde 2035’e kadar G7’nin altyapı yatırımına 40 trilyon dolar tahsis etmeyi açıkça hedefleyen Build Back Better World (Daha İyi Bir Dünyayı Yeniden İnşa Et – B3W) girişimini duyurdu. Bir yıl sonraki G7 zirvesinde B3W, iklim ve enerji güvenliği, dijital bağlantılılık, sağlık sistemleri ve güvenliği, cinsiyet eşitliği ve adaleti olmak üzere dört kritik alanda kalkınmakta olan ülkelere finansal ve teknik yardım sağlamaya odaklanma kapsamında daraltılarak Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı (PGII) olarak yeniden formüle edildi.
İtici gücü olarak ABD sonraki 5 yıl boyunca hibeler, federal finansman ve özel sektör yatırımlarını kullanarak PGII için 200 milyar dolar ayırmayı taahhüt etti. G7’deki ortaklarıyla birlikte ABD, 2027’ye kadar küresel altyapı yatırımları için 600 milyar dolar toplamayı amaçlıyor ki bu KYG’nin tahmini harcamalarının yaklaşık yarısı ve programın önceki versiyonunda (B3W) öngörülen tutarın küçük bir kısmına tekabül etmektedir.
PGII coğrafi kapsamına dair ayrıntıları yayınlamamış olsa da yaygın olarak Çin’in genişleyen küresel altyapı kalkınma faaliyetlerine rakip olarak değerlendiriliyor. ABD bu girişimin bağlamını kayda geçirmekten de çekinmeyip kalkınma stratejisi, ulusal güvenlik ve iç politika öncelikleri arasındaki bağlantıların altını çizdi.[xii]
ABD yetkilileri ayrıca PGII’nin Biden’ın görev süresinin kalanında kendi yönetiminin dış politikasının ayırt edici özelliklerinden biri olmasının hedeflendiğini ve [xiii] ki bu da PGII’nin mevcut yönetimden sonraki uzun vadeli potansiyeli hakkında soru işaretlerine yol açtı.
C. Küresel Geçit Girişimi
Avrupa’nın KYG’ye cevabı Aralık 2021’de Avrupa Komisyonu’nun AB’nin Küresel Geçit (GG) programını açıklamasıyla verildi. Girişimin öncelikleri PGII’ninkilerden pek de farklı değil ve fiziksel ve dijital bağlantısallık ve altyapı, temiz enerji, küresel sağlık güvenliği ve arttırılmış eğitim kapasitesini merkeze alıyor.
GG tıpkı G7’deki muadili gibi demokratik değerler, güçlü yönetişim ve şeffaflığı teşvik eden değer bazlı bir girişim olarak öngörülüyor. 2027’ye kadar 300 milyar Euro (tahmini KYG harcamasının çeyreği) harcamayı ve fonunun en az yarısını Afrika’ya sevk etmeyi planlıyor.[xiv] Söylenenlere göre AB kurumları Afrika Birliği ve ulusal kalkınma stratejileriyle danışma içinde yüksek kaliteli altyapı projeleri geliştiriyor.[xv]
2- Rekabet ve Koordinasyon
Hem PGII hem de GG yeşil ilkeleri içeren yüksek kaliteli, sürdürülebilir insani ve fiziksel altyapıyı önceleyip Çin’in KYG’sine uygulanabilir bir alternatif vaat ediyor. Başkan Biden’a göre PGII ülkelerin “demokrasilerle iş birliği yapmanın somut faydalarını görmesini”[xvi] sağlayacak. Yatırım, yardım ve harmanlanmış proje finansmanlarının bir karışımını öngören iki girişimin finansa yaklaşımı da birbirine benziyor. Fakat iki inisiyatifin ve Birleşik Krallık’ın Temiz Yeşil Girişimi’nin (CGI)[xvii] vaatlerini yerine getirme konusunda yeterince geliştirilmemiş ve netleştirilmemiş olduğu görülüyor.[xviii]
Ayrıca PGII ile GG’nin önemli tematik ve coğrafi öncelik örtüşmelerine rağmen henüz kapsayıcı bir Batılı çerçeve geliştirebilmiş ve fon akışlarını birleştirebilmiş değiller. Bunun yerine iki girişim ve ilk açıklandığında B3W’ye BK’nin katkısının bir parçası olarak değerlendirilen CGI[xix] yakından koordine ediliyor.[xx]
Bu koordinasyon Çin’in KYG’sine teklif edilmedi. ABD şimdiye kadar Çin’in kalkınmakta olan ülkelerdeki projelerde iş birliği yapma tekliflerini geri çevirdi. Ancak proje ölçeğinde Çin’in çabalarını pratikte izole etmek zor olabilir çünkü Çin pek çok ülkede yürütülen projelerde etki sahibi. Çin’in inşaat mühendisliği, inşaat, yüksek hızlı tren ve yenilenebilir enerjideki düşük maliyet ve teknik becerileri dahil rekabetçi altyapı kalkınma kapasitesi nedeniyle görmezden gelinmesi zor olabilir.[xxi]
3- Altyapı Kalkındırma ve Nüfuz
Altyapı kalkındırma Marshall Planı’nın 75 yıl önce Avrupa’da uygulanmasından çok daha önce büyük güçler tarafından stratejik hedeflerine ulaşmak için kullanılıyordu. Büyük güçlerin ve destek sunan diğer ülkelerin perspektifinden altyapı kalkındırma alıcı ülkede nüfuz kazanılmasına olanak tanır ve bu yüzden de büyük stratejileri için hayati önemdedir.
Nüfuz, altyapı proje döngüsünün farklı aşamalarında kazanılabilir. Finansman ilk ve en büyük nüfuz alanıdır. Büyük güçlere alıcı ülkelerden tavizler alma, müttefikleri ödüllendirme, yerel kaynaklara erişme ve projeyi kendi çıkarlarına uygun şekilde düzenleme fırsatı verir.[xxii]
İkinci aşama olan proje tasarım ve inşası ise büyük güçlere standart belirleme, teknoloji transferi ve istihbarat toplama için bir alan açar. Projenin son aşaması olan mülkiyet ve işletme de daha derin istihbarat toplamak ve rakiplerin erişimini kısıtlamak için koz olarak kullanılabilir.[xxiii]
Bunların yanında büyük güçler veya kontrol ettikleri işletmeler kendilerine kritik beceri ve teknolojilerde tekelleşme imkânı sunup onları çatışma ve afetler sırasındaki aksaklıklara karşı daha dirençli kılacak bir altyapı varlıkları ağına sahip olup onu işletirlerse daha fazla nüfuz elde edebilirler.[xxiv] Bu olanak büyük güçleri liman ve kara ve demiryolları gibi daha büyük altyapı unsurları kurmaya çalışmaya teşvik eder.
4- İklim Diplomasisi ve Büyük Stratejiler
Büyük stratejilerin ve altyapı kalkınma girişimlerinin kapsamının iklim değişikliğinden fazlasını kapsadığı açık. Ancak büyük güçlerin mevcut büyük stratejileri kümesi ve ilgili altyapı kalkınma girişimleri dünyanın tehlikeli iklim değişikliğinin riskleri konusunda giderek kaygılandığı bir zamana rastladı.
Büyük güçler iklim değişikliğinin art arda gelen fiziksel, sosyo-ekonomik ve jeopolitik etkilerini giderek daha çok hafifletmeleri gereken bir risk olarak görüyorlar. Ayrıca iklim değişikliğinin etkilerine ve bu etkilere karşı koyabilmek için hazırlanmış olan iklim eylemine stratejik hedeflerine ulaşma noktasında bir fırsat olarak bakıyorlar.
Mesela Rusya, donmuş toprakları genelindeki orantısız sıcaklık artışlarının bir sonucu olarak tarım arazilerini arttırma ve Kutup denizindeki seyrüseferini geliştirme fırsatı buldu. Kendisini kutba yakın devlet olarak tanımlayan Çin de Kutup denizi buzullarının yazın erimesini Kuzey Kutup Dairesi üzerinden daha kısa ticari güzergahlardan faydalanma fırsatı olarak görüp Çin’i Avrupa’ya bağlayan bir Kutup İpek Yolu kurmayı planlamıştı.
Büyük güçler iklim değişikliği ve iklim eylemini stratejik hedeflerine ulaşmada bir koz olarak kullanmanın yanında iklim değişikliğini istifade edilirse diplomasilerine ahlaki üstünlük katacak ve yumuşak güç ve kamu diplomasilerini destekleyecek daha az politize olmuş bir global bir mesele olarak da gördü. Ayrıca iklim değişikliğiyle ilgili küresel kaygıdaki mutabakat diplomatik ilişkileri olmayan ülkeler arasında bile temas kurma fırsatlarına kapı açıyor.
Bu gelişmeler ve bu çerçeveleme başat ve yükselen jeopolitik ve ekonomik güçleri iklim eylemini kendi altyapı kalkınma girişimlerine dahil etmeye ve iklim hafifletme (karbon salınımlarını azaltma önlemleri) ve iklim adaptasyonuna dair (mevcut ve beklenen iklim değişikliğiyle baş etme adımları) bağımsız projeleri veya kendi altyapı projeleri içerisinde paralel temalar olarak iklim altyapılarına dahil ederek nüfuz sahalarını genişletmeye çalışmaya teşvik etti.
Ancak iklimin ne derece önceliklendirileceği farklı girişimler arasında değişkenlik gösteriyor. PGII (ve selefi B3W) ile GG yeşil yatırımlara öncelik vererek kendilerini KYG’den ayrıştırmaya çalıştı. PGII iklime dirençli altyapı, dönüşümcü enerji teknolojileri ve enerji tedarik zincirlerini geliştirmeye yatırım yaparak iklim değişikliği ile baş etme ve enerji güvenliğini desteklemeye odaklanırken[xxv] GG, etkileri hafifletme, temiz enerji, sürdürülebilir ulaşım ağları ve iklime direnç dahil iklim, enerji ve ulaşımı güçlü bir şekilde merkezine alıyor.[xxvi]
KYG ilk yıllarında ülkelerin Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılarına (Paris Anlaşması kapsamındaki iklim taahhütleri) aykırı olduğu gerekçesiyle fosil yakıt enerji altyapısına yaptığı orantısız yatırımdan dolayı eleştiriliyordu.[xxvii]
Fakat son yıllarda KYG, iklim dostu yatırım yolunda biraz ilerleme kaydederek yenilenebilir enerji projelerinin enerji yatırımlarına oranı tüm enerji yatırımlarının %27’sini temsil ettiği 2017’den sonra 2021’de %47’ye yükseltti.[xxviii] Çin 2018’de KYG’nin Yeşil Yatırım İlkeleri’ni hayata geçirirken 2021’de ise yurt dışındaki kömür termik santrallerine yaptığı finansmanı 2030’a kadar bitirmeyi taahhüt etti[xxix] ve büyük Çin bankalarının petrol ve doğalgaz çıkarma projelerine kredi vermesini durdurma sözü verdi.[xxx]
5- Kavşaklar için Yenilenen Rekabet
Ortadoğu bölgesinde olduğu sıkça belirtilen güç boşluğu ve ABD yeni büyük stratejisi için yeniden konumlanırken bölgeden çekildiğine yönelik algıya rağmen bölgenin konumu ve coğrafyası tüm aktörler için kritik öneminin korunmasını sağladı.
Fakat farklı büyük stratejiler stratejik hedeflerine bağlı olarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesine farklı yaklaşım sergiliyor. Geleneksel olarak enerji güvenliğini koruma, bölgede güç dengesini sürdürme, Arap-İsrail çatışmasına bir çözüm bulma ve terörle mücadele etmeye odaklanan ABD’nin bölgedeki büyük stratejisi, Çin’e fosil yakıt arzını kontrol altına almanın bir yolu ve Amerikan güçlerinin Hint Okyanusu’na hızla sevk edilmesi için bir geçiş koridoru olarak bölgeyle daha ilgili görünüyor.
Çin açısından ise MENA bölgesi sadece petrol arzının yarısının kaynağı değil aynı zamanda Avrupa, Afrika ve Latin Amerika’ya giden stratejik bir kavşak. Çin şimdiye dek ABD liderliğindeki kamp ile Rus-İran kampı arasındaki jeopolitik çekişmeye müdahil olmamaya çalışmışsa da bölgedeki ekonomik menfaatleri büyümeye devam ettiği için müdahale etmek zorunda kalabilir.
Coğrafi olarak MENA bölgesine en yakın olan AB ise jeopolitik olarak büyük ölçüde bölgeden uzak durdu ve taraf tutmaya isteksiz görünüyor. Bunun yerine kendi stratejik menfaatlerine hizmet edecek şekilde ‘Güney Komşularındaki’ özellikle de Kuzey Afrika ve Levant [Doğu Akdeniz] alt bölgelerindeki ekonomileri şekillendirmeye çalışmaya devam ediyor. Mesela büyük bir GG projesinin Afrika ile Avrupa arasında ve Afrika içinde sürdürülebilir, sağlam ve güvenli hareketlilik ve ticareti kolaylaştıracak ‘Stratejik Koridorlar’ tasarlaması planlanıyor.