Özet: Musul’u kurtarma operasyonu, ileri düzeyde hazırlıkların sınırlı olması, IŞİD’in direnişi, hava koşulları ve kentin içinde bir savaş yürütmenin doğal zorlukları nedeniyle ertelemelerle karşılaştı. Musul’da kısa sürede bir zafer kazanma umudu yavaş yavaş kayboluyor. IŞİD tehdidinin ortadan kaldırılması yavaş ilerleyen bir süreç olacak ve dolayısıyla mültecilerin iskânı sorunu içinden çıkılmaz bir hale getirecektir. Operasyonun başarıya ulaşmasındaki gecikme, Irak’ta yeni bir siyasi dinamik olan Haşdi Şabi’ye resmi bir statü verilmesi kararını pekiştirmektedir. Haşdi Şabi’ye resmi bir statü sağlanması kararının, Irak’ın geleceğine ilişkin kapsamlı siyasi ve güvenlik sonuçları olacaktır. Haşdi Şabi’nin Irak güvenlik güçlerine başarılı bir biçimde entegre edilmesi Irak güvenliğine katkı sağlayabilirse de bunun gerçekleşmesinin önünde bazı siyasi ve pratik engeller bulunmaktadır.

2016 yılı Ekim ayında başlamış olan Musul operasyonu bir süre yolunda gitmişti, ancak operasyona ilişkin son haberler IŞİD’in direnişinin operasyonun ilerleyişini engellemekte olduğunu göstermektedir. Bunun birkaç nedeni vardır: kentlerde operasyon özellikle zordur ve böylesi bir operasyon için yeterince hazırlık yapılmamıştır. Haşdi Şabi’ye resmi statü kazandırma çabası, Musul operasyonundaki bu aksaklıkla ilişkili olarak yorumlanmalıdır. Gerçekleştirilen askeri operasyonların yanında, Musul ve Irak’ın geleceğine ilişkin yasal ve siyasal eylemler bugün Irak siyasetinin sıcak konularıdır. Bu noktada Musul operasyonunu ve operasyon sonrasında Irak’a yönelik olası senaryoları değerlendirmek önemlidir.

Operasyonun, IŞİD’in son kalesinin Obama’nın görev süresi sona ermeden önce ortadan kaldırıldığını göstermek için ABD seçimlerinden önce başlatılmış olduğu genel kabul görmektedir. Obama yönetimi, mümkün mertebe Amerikan askeri birliklerini bölgeye göndermekten kaçınmaya çalışmış ve savaş politikasını hem devlet hem de devlet-altı aktörler gibi bölgesel müttefiklerle iş birliği içinde inşa etmeyi hedeflemiştir. Bu operasyonda hızlı bir başarı elde etmek, bu politikanın gerekçesini de meşrulaştırır. Musul operasyonunda daha önce elde edilen başarılara rağmen, son haberlere göre, Musul’u IŞİD’den kurtarmak artık aylar alacak gibi görünmektedir.[1] IŞİD, kırsal alanlardan farklı olarak, kent içinde inatla direnmektedir ve Irak güçleri, kent içindeki kaybı artıran tuzaklar nedeniyle yavaş ve dikkatli hareket etmektedir. Sivil zayiat verme korkusu sebebiyle uluslararası koalisyondan gelen hava saldırı desteğindeki azalma da bu yavaşlamanın bir nedenidir. Irak ordusunun kayıpları beklenildiğinden daha büyüktür ve bu da askerlerin moralini bozmaktadır. Hava koşulları ve yaklaşan kış mevsimi Irak ordusunun şehrin içinde ilerlemesinde gecikmelere yol açmaktadır.

IŞİD şehirde direnmenin yanında, hâlâ düşmanlarına karşı asimetrik saldırılar gerçekleştirebildiğini göstermek üzere Irak’ın farklı şehirlerinde birkaç bombalı araba saldırısı gerçekleştirmiştir. Bunların yanı sıra, sivilleri, onların Musul’dan ve diğer kentlerden kaçmasını engelleyerek insan kalkanı olarak kullanmaktadır. Şehirden kaçma teşebbüsünde bulunan siviller IŞİD’in keskin nişancılarının hedefi olmaktadır. BM’nin son tahminlerine göre 120.000’den fazla insan kenti terk etmiştir. Yerlerinden edilmiş bu kişilerin çoğunluğu BM tarafından inşa edilen kamplara sığınmışlardır. Sığınmacılar bu kamplara kabul edilmeden önce, IŞİD ile iş birliği yapıp yapmadıklarının kontrol edilmesi için, bir güvenlik taramasından geçmek zorundadır. Musul’dan kaçanlara ek olarak, IŞİD kontrolündeki bir diğer büyük kent olan Telafer’den ayrılanlar da vardır. Bu insanlar Suriye’ye doğru çıktıkları yolda çok zor koşullarla karşı karşıya kalmaktadırlar.[2]

Musul içindeki direnişine rağmen, IŞİD saflarında fikir ayrılıklarının ortaya çıktığına dair haberler vardır. Bu iddialara göre, bazı eski Baas Partisi üyeleri Irak yetkilileriyle iletişime geçerek, kendilerine bazı güvenceler sağlanması halinde direnmeyi bırakacaklarını söylemektedir. Bu iddiaların yanı sıra, Avrupa ülkeleri ve Rusya’dan gelen IŞİD üyelerinin yenilmeleri durumunda ülkelerine dönmelerinin ya da Irak veya Suriye’de bir gelecekleri olmasının mümkün olmadığını hatırımızda tutmalıyız. Bu da onların sonuna kadar savaşmak zorunda oldukları anlamına gelmektedir. Diğer yandan IŞİD’in Iraklı üyeleri, geleceklerini garanti altına alacak bir çözümün var olduğuna inanıyor olabilirler. IŞİD’in olası bir yenilgisinin ardından IŞİD politikalarını desteklemiş olan aşiretler ile karşı olanlar arasında bazı çatışmaların gerçekleşmesi mümkündür. Bu sorunlara rağmen, şimdilik IŞİD saflarında büyük bir hizipleşme yoktur.

Haşdi Şabi’nin Statüsü

Musul operasyonuna paralel olarak yeniden uyarlanacak hukuki tanımlamalar hem Irak hem de Suriye’deki dinamikleri etkileyecektir. Irak Ordusu’nun IŞİD ile mücadelede başarısız olmasının ardından kurulmuş olan Haşdi Şabi (kelime anlamıyla Halk Seferberlik Güçleri), Irak Parlamentosu’nda kabul edilen bir kanun aracılığıyla yasal bir statü kazanmıştır.[3]

IŞİD’in yenilgisinin ardından Haşdi Şabi’nin statüsünün ne olacağı Irak’ta siyasi bir tartışma konusu olmuştur. Bazıları bu gücün IŞİD’in yenilgisinin ardından dağıtılması gerektiğini öne sürerken, diğerleri Haşdi Şabi’nin diğer Irak güvenlik kurumlarıyla birleştirilmesi gerektiğini iddia etmiştir. Bu yasal değişimle birlikte, Haşdi Şabi doğrudan başbakanlığın kontrolünde olan resmi bir silahlı kuvvete dönüşmüştür.

Bu karar, bu birimlerin tasfiye edileceği beklentisinin aksine, dini ve siyasi liderlerin onayıyla alınmıştır. Bu kuvvetlerin geleceğine ilişkin olarak Irak’ın dini figürleri arasında bir uzlaşmazlık olduğu ve Sistani’nin IŞİD’in yenilgisinden sonra Haşdi Şabi’nin faaliyetlerinin sürdürülmesi yönündeki fetvasının bir ihtiyaçtan kaynaklanmış olduğu söylenmektedir. Pek çok kişiye göre bu karar, önemli ölçüde İran’ın Irak’taki çıkarlarını korumak ve sağlamlaştırmak isteğinden kaynaklanmaktadır. Haşdi Şabi’nin resmi statü kazanmasıyla birlikte yeni Amerika yönetimi, Irak ve İran’a yönelik politikalarını düzenlerken bu grupları ve İran’ın bu grubun üyeleri üzerindeki etkisini dikkate almak zorundadır.

İran’ın Etkisi

Birçok kişiye göre, Haşdi Şabi’ye IŞİD ile mücadeleye katkısı için verilen bu statü önemli ölçüde İran baskısının bir sonucudur. Bu bağlamda, Irak’ta Haşdi Şabi’nin geleceğine dair siyasi figürlerle yapılan görüşmelerin yanında Haşdi Şabi liderleri ve Irak’taki dini otoriteler arasındaki toplantı bu kararın verilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Haşdi Şabi’nin belkemiğini önemli ölçüde Bedir Tugayları ve Mehdi Ordusu’nun oluşturduğu da bir gerçektir. İran’ın yıllardır bu güçlere eğitim ve teçhizat sağlamadaki rolü herkes tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla, Irak’ın silahlı kuvvetlerinin bir parçası olsunlar ya da olmasınlar, İran’ın bu insanlar üzerindeki etkisini görmezden gelemeyiz.[4]

Haşdi Şabi üyeleri arasında, itaat ettikleri dini otoritelere ilişkin bazı ayrılıklar bulunduğu da bir gerçektir. Haşdi Şabi’nin bazı lider ve üyeleri Velayet-i Fakih’i kabul ederken diğerleri reddetmektedir. Şia’nın İslâmî anlayışı açısından, bunlar Necef’ten daha çok Kum’a yakındırlar. Bu bağlamda, bu insanların muhtemelen yarısının İran’ın dini lideri olan Hamaney’in emirlerine uyacağını söyleyebiliriz. Bu durumun devam etmesi halinde Irak’taki Haşdi Şabi, İran’daki Devrim Muhafızları’na benzer biçimde faaliyet göstermeye dahi başlayabilir.

Muhtemel Siyasi Etkiler

Irak hükümetinin, bahsi geçen bu güçleri kontrolü altına alma amacı olduğu açıklamasına rağmen, Haşdi Şabi Kanunu’nun uygulanmasına ilişkin bazı sorunlar vardır. Başbakan, bu güçlerin tamamen kontrolünde olması durumunda, siyasi ve askeri olarak güç kazanacaktır. Ancak bu insanlar diğer otoritelerin emirlerine uymayı sürdürürse, kısa bir süre sonra devletten maaş alan ve hukuki koruması olan ancak kendi siyasi gündemini takip eden bir militan grubun varlığıyla karşılaşacağız.

Haşdi Şabi birimlerinin bazı liderlerinin siyasi emelleri Irak kamuoyunca bilinmektedir. Bu güçlerin bazı liderleri geleceğin başbakanları olmayı istemektedir. Bu askeri birimler Irak’taki farklı siyasi kurumların da parçasıdırlar. Mukteda es-Sadr’ın Yeşil Bölge ve parlamentoda organize ettiği protestolar buna örnek gösterilebilir. Irak silahlı güçlerinin parçası olmaları için diğer farklı siyasi partilerle olan ilişkilerinin sona ermesi gerekmektedir. Haşdi Şabi’nin Irak siyasi sistemi içindeki gelecekteki rolü önemli ölçüde, bu hukuki değişimin ardından izleyecekleri tutuma göre karara bağlanmalıdır.

Bu grupları Irak güvenlik sistemine dâhil etme süreci kolay olmayacaktır. Bu militer gruplar içinde askeri geçmişi olmayan bazı liderler vardır. Bu kişilere uygun pozisyonları sağlamak da kolay olmayacaktır. Haşdi Şabi’nin halkı temsil eden üyeleri için silahlı kuvvetlere katılmak oldukça olumlu bir gelişme olacaktır. Bu kişiler arasındaki Sünnî güçlerin payı da Irak toplumunun farklı kesimleri arasındaki ilişkilerin geleceğini etkileyecektir. Vilayetlerde silahlı muhafızların oluşturulması yıllardır Irak siyasetinin gündeminde olmuş ancak farklı etnik gruplar ve mezhepler arasındaki anlaşmazlıklar Irak parlamentosunu bu doğrultuda ilerlemekten alıkoymuştur.

Musul operasyonu ve Haşdi Şabi’nin pozisyonunda yapılan hukuki değişiklik Başbakan İbadi’ye büyük bir cesaret vermiştir. Haşdi Şabi’nin başarılı bir biçimde Irak silahlı güçlerine eklenmesi İbadi’nin Irak siyasetindeki geleceğini çok daha sağlama almasını sağlayacaktır. Mevcut mevzuata göre, Haşdi Şabi üyeleri Başbakan’a tabi olacaklardır. Bu da ne Savunma Bakanı’nın ne de Genel Kurmay Başkanı’nın bu güçler üzerinde doğrudan bir kontrolü olmayacağı anlamına gelmektedir. Bu düzenleme başbakanı güçlendirecek ancak diğer bir yandan Irak silahlı kuvvetleri arasındaki birliğe zarar verecektir.

Zaman Faktörü

Haşdi Şabi’ye ilişkin bu hukuki düzenlemenin zamanlamasına da özellikle dikkat etmeliyiz. Irak ordusu dışındaki diğer militer grupların oynadığı rol, Musul operasyonun hızı ve Irak ordusunun kayıplarının çoğalması nedeniyle artmaktadır. Haşdi Şabi’nin bazı üyelerinin geçmişte Felluce gibi yerlerde gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri nedeniyle bu gruplara ilişkin eleştiriler bulunmaktadır. Bu nedenle, bu kuvvetlerin etnik ve mezhepsel hassasiyetlerin oldukça yüksek olduğu Musul ve Telafer gibi kentlerin kurtarılmasına doğrudan dâhil olmamasına karar verilmiştir. Bu çerçevede IŞİD karşıtı uluslararası koalisyon, bu gruplara hava saldırısı desteği sağlamaktan kaçınırken, bu gruplar önemli ölçüde IŞİD’in tedarik hatlarını keserek kırsal alanlarda faaliyet göstermektedir. Bazı Haşdi Şabi liderlerinin Musul ve Telafer’e ilişkin mezhepçi imalarda bulunan açıklamalar yapmış olmasının bir sonucu olarak, yerel ve uluslararası aktörlerin çağrıları neticesinde, Irak hükümeti bu kuvvetlerin şehir merkezlerine girmeyeceğini açıklamıştır. Bu teminatlara rağmen bu grupların Telafer’e girmesini engelleyecek askeri güvence bulunmamaktadır.

Öte yandan, parlamentoda yapılan son değişiklikle kazandığı hukuki statü, Irak ordusunun kayıplarındaki artış ve Musul’u kurtarma operasyonundaki gecikmeler nedeniyle Haşdi Şabi’nin oynadığı rol artabilir. Bu koşullar altında, bu birimler IŞİD’e karşı Irak silahlı güçlerinin bir parçası olarak işlev görebilir. Böylelikle başarılarını arttırabilir ve meşruiyetlerini sağlamlaştırabilirler.

Yukarıda bahsedilen tüm bu faktörler göz önünde bulundurulursa, Musul’u kurtarma operasyonun planlandığından daha uzun süreceğini ve bunun da siyasi sonuçları olacağını söyleyebiliriz. Irak Parlamentosu’nun, Haşdi Şabi’nin gelecekteki statüsüne ilişkin yeni kararı Irak siyasetinde yeni bir faktördür. Bu güçler Irak silahlı kuvvetlerinin yanında IŞİD’e karşı mücadelede önemli bir rol oynamıştır ve etkili bir paramiliter güç oluşturmaya başlamıştır. Bu güçlerin Irak güvenlik sistemine entegrasyonunun zorlayıcı siyasi sonuçları olacaktır. Başarılı bir birleşme Irak güvenliğine katkı sağlayacaksa da bu süreçteki herhangi bir sorun Irak’taki güvenlik karmaşasını arttıracaktır. Sonuç olarak bazı yerel ve uluslararası aktörlerin bu karmaşadan kazanç sağlamasının önünü açacaktır.

Referanslar

[1] ‘The battle for Mosul stalls: ‘we are fighting the devil himself’, https://www.theguardian.com/world/2016/dec/05/battle-for-mosul-stallsislamic-state-stronghold-iraq

[2] ‘Thousands of civilians flee towns around Mosul’, http://www.cbc.ca/amp/1.3864039

[3] Iraqi parliament votes to merge al-Hashd alShaabi with national army, http://www.iraqinews.com/features/iraqi-parliament-votes-merge-alhashd-al-shaabi-national-army/

[4] Baria Alamuddin, ‘The dangers of legitimizing ‘Al-Hashd Al-Shaabi’, http://www.arabnews.com/node/1016496/columns