Özet: Son yıllarda ABD’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’nden (MENA) çekilmesine dair birçok şey yazıldı ve bu durum, bir yandan değişen önceliklerin bir sonucu olarak, diğer yandan da ABD’nin küresel ölçekte sahip olduğu gücünü kaybetmesine bağlı olarak attığı adımlardan biri olarak okundu. Ne var ki on yıllar boyunca Washington, bölgede kilit öneme sahip güçlü bir aktör olmanın yanı sıra rakipsiz bir hegemonik güç olageldi. Çünkü ABD, bölgede belli tehdit algılarına dönük olarak hem güvence ve destek bulmak isteyenler için hem de onu kendi güvenliği ve geleceğini tayin etme hakkı açısından tehdit olarak görenler için bir referans noktası oldu. Bu makalede ABD’nin, zaman içerisinde Orta Doğu düzleminde beliren geleneksel ve mevcut güvenlik çıkarları, meydan okuma alanları ve stratejileri incelenecektir. Bu inceleme yapılırken temelde, kapana kısılmışlık hissiyle hareket eden ve bölgedeki dengesizliklerden endişeli, sınırlı araçlarla bölgede nüfuz ve güç sahibi olmak isteyen bölgesel müttefikler ile ABD arasındaki güvenlik merkezli iş birliği modellerine odaklanılacaktır. Ayrıca, ABD’nin bölgeye dair artan ittifak ikilemini hafifletecek kısa ve orta vadeli politika seçeneklerine temas edilecektir.