SURİYE
ABD, Esed Rejimi ile Normalleşmeye Karşı Yeni Yaptırım Tasarısı Planlıyor
Geçtiğimiz çarşamba günü, ABD Senatosu’nun iki Cumhuriyetçi üyesi Marco Rubio ve James Risch, Esed rejimi ile Normalleşme Karşıtı Yasasını tanıttı. Tasarının, Suriye’ye yönelik devam eden Sezar yaptırımlarını 2032 yılına kadar uzatması bekleniyor. Ayrıca tasarı, ABD yönetiminin Suriye rejimiyle bağlarını onarmasını yasaklamayı da amaçlıyor. Senatör Jim Risch’e göre, ”tasarı Suriye rejimine karşı diplomatik ve ekonomik izolasyon politikasını zorunlu kılıyor.” Yeni yaptırım tasarısı, ABD Dışişleri Bakanlığı’na, Suriye rejimi figürleri ile ülkenin komşuları olan Türkiye ve Ürdün’ün yanı sıra Körfez ülkeleri Katar, Suudi Arabistan ve BAE arasında gerçekleşecek tüm üst düzey toplantıları rapor etme çağrısında da bulunuyor. Bunun yanında tasarıda, “özel diplomatik angajman ve ekonomik yaptırımlar” da dahil olmak üzere, “ABD’nin, Suriye rejiminin farklı ülkelerce tanınmasını etkin bir şekilde caydırmak için attığı adımların bir açıklaması”nın belirtilmesi amaçlanıyor. Yeni yaptırım tasarısının, Suriye rejimi lideri Beşşar Esed’in 2004’ten bu yana gerçekleştirdiği ilk Çin ziyaretinin hemen ardından masaya getirilmesi dikkat çekti.
SDG’ye Karşı Aşiret Savaşı Yeniden Başladı
Bazı Arap aşiretleriyle yeniden başlayan çatışmalar üzerine, geçtiğimiz pazartesi günü YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Suriye’nin doğusundaki Deyrizor ilinde sokağa çıkma yasağı ilan etti. Ağustos ayı sonlarında SDG, Deyrizor Askeri Konseyi’nin Abu Hawla olarak bilinen liderini gözaltına almış ve bu durum Khawla’nın yanında yer alan aşiretler ile SDG güçleri arasında çatışmalara yol açmıştı. İki hafta devam eden çatışmalarda her iki taraftan da onlarca kişi hayatını kaybetmişti. Bunun ardından, SDG çatışmaları bastırarak bölgede başlattığı ‘güvenlik operasyonunun’ sona erdiğini duyurmuştu. Yaşanan çatışmalar sırasında SDG lideri Mazlum Abdi, tutuklu bulunan bazı aşiret figürleri için af sözü vermiş ve çatışmaların bir daha yaşanmaması için Arap aşiretlerin isteklerini dikkate alacaklarını ifade etmişti.
Ancak SDG, Abdi’nin açıklamalarının ardından tutuklama kampanyalarına devam etti. Bu gelişmelerin ardından aşiret güçlerinin SDG’ye karşı yeniden silaha sarılması ve yapının güçleriyle geçtiğimiz pazartesi günü yeniden çatışmaya başlaması, can kayıplarına yol açtı. SDG, Suriye rejimi, İran ve Türkiye’nin aşiret geriliminin arkasında olduğunu iddia ediyor. Ne var ki, Deyrizor’daki Sünni Arap aşiretlerin uzun süredir kendi bölgelerindeki SDG yönetimine yönelik öfkelerini dile getirerek, bölgelerinin ihmal edildiğini ve iyi yönetilmediklerini iddia ettikleri biliniyor. Üstelik bu bölgedeki Arap aşiretleri YPG/SDG ideolojisini yabancı bir ideoloji olarak görüyor. Özetle, Sünni Arap aşiretleri yönetimdeki rollerini artırmak, muhtemelen Doğu Suriye’de kendi öz yönetim deneyimlerini vücuda getirmek ve Doğu Suriye’deki petrol gelirlerinden daha iyi bir pay elde etmek ve daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak istiyorlar.
İSRAİL
Amerika ile İsrail Arasındaki Vize Muafiyeti Anlaşması’nın Birinci Aşaması Başlıyor
ABD ve İsrail, İsrail’in, Filistin kökenli Amerikalıların Batı Şeria’daki güvenlik yetkilileri tarafından kontrol edilen herhangi bir geçiş noktasına veya havaalanına girmelerine yönelik kısıtlamaları kaldırarak, onların Batı Şeria’da serbestçe seyahat etmelerine izin veren bir anlaşma imzaladı. Bunun karşılığında İsrail’e, ABD’ye giren İsraillilere vize zorunluluğundan muaf olma hakkı tanındı. İsrail’in daha önce Amerikan kökenli Filistinlilere yönelik kısıtlamaları kaldırmayı reddetmesi nedeniyle uzun bir bekleyişin ardından İsrail, ABD yönetiminin talebini yerine getirdi.
Kısıtlamaların kaldırılmasının ardından, dünya çapındaki 40 ülkenin vatandaşlarına benzer şekilde İsraillilerin ABD’ye vizesiz girmelerine izin verildi. Bu anlaşmaya, İsrail’in ABD giriş vizesi zorunluluğundan muaf ülkeler listesine katılmasının önünü açan bir “karşılıklılık anlaşması” kapsamında varıldı.
SUUDİ ARABİSTAN
Riyad, Filistin’e İlk Büyükelçisini Atadı
Suudi Arabistan’ın Filistin’e yeni atanan büyükelçisi Naif bin Bandar el-Sudayri, geçen salı ve çarşamba günü İsrail işgali altındaki Batı Şeria’ya tarihi bir ziyarette bulunup “yerleşik olmayan elçi” olarak güven mektubunu sundu. Büyükelçi aynı zamanda Kudüs’teki başkonsolos görevini de üstlendi. İsrail yetkililerinin şehirdeki her türlü Filistin diplomatik faaliyetini yasaklaması dikkat çekiyor. El-Sudayri, Suudi Arabistan’ın şu anki Ürdün büyükelçisidir ve Filistin’de ikamet etmese de yerleşik olmayan büyükelçiler, yerleşik meslektaşlarıyla aynı diplomatik yetkilere sahiptir.
Sudayri’nin Ramallah’taki varlığı, Suudi Arabistan’ın Filistin’e atadığı ilk büyükelçi olması manasına geliyor ve Suudi Arabistan’ın Filistin davasına yönelik arttığı iddia edilen bağlılığını somutlaştırıyor gibi görünüyor. Filistin Yönetimi yaşanan gelişmeyi memnuniyetle karşıladı ve bunu iki ülke arasında gelişen kardeşlik ilişkilerini güçlendiren “tarihi bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi. Aynı günlerde İsrail Turizm Bakanı Haim Katz, Riyad’da düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) turizm konferansına katılarak İsrailli bir kabine üyesinin Suudi Arabistan’a yaptığı ilk halka açık ziyarete başladı. Bütün bunlar, Suudi Arabistan’ın, hiçbir zaman resmi olarak egemen bir devlet olarak tanımadığı İsrail ile ABD aracılığıyla resmi ilişkiler kurabileceği potansiyel bir anlaşma arayışının ortasında gerçekleşiyor.
LİBYA
Halife Hafter ve Putin, Libya’nın Durumu ve Bölgesel Dinamikleri Görüşmek İçin Buluştu
Libya’nın doğusunu kontrol eden Halife Hafter, 2019’dan bu yana ilk kez Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile geçen perşembe günü Moskova’da bir araya geldi. Rus televizyonlarının yayımladığı haberlere göre Kremlin sözcüsü, “Libya’daki ve bir bütün olarak bölgedeki durumun görüşüldüğü” müzakereleri doğruladı. Hafter’in ziyareti, Doğu Libya’yı sık sık ziyaret eden Rus Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov ile daha önce yapılan görüşmelerin ardından geldi.
Hafter’in Moskova ile uzun süredir devam eden bir ilişkisi var ve Rus paralı asker grubu Wagner’den destek alıyor. Putin, Trablus’taki Birleşmiş Milletler destekli Ulusal Birlik Hükümeti’ne rakip olan Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi hükümetini destekliyor. Moskova’daki toplantı, Rusya’nın Libya meselelerine olan sürekli ilgisinin ve devam eden Libya ihtilafında Hafter cenahına verdiği desteği gösteriyor. Yabancı askeri güçlerin Libya’dan çekilmesini öngören BM Güvenlik Konseyi kararlarına rağmen yüzlerce Wagner personeli, Hafter’in kontrolü altındaki doğu ve güney çöl bölgelerinde faaliyet gösteriyor. Wagner’in Libya’daki varlığının geleceği, lideri Yevgeny Prigozhin’in Ağustos ayındaki ölümünün ardından belirsizliğini koruyor. Libya’nın doğu bölgesinde yakın zamanda meydana gelen sel, durumu daha da karmaşık bir hale getiriyor. Zira selin sonuçları son haftalarda giderek daha fazla siyasal bir karakter kazanıyor.