Özet: Musul’u IŞİD’den kurtarma harekâtı 17 Ekim’de başladı. Genel olarak bu operasyonun başarılı olacağına inanılıyorsa da operasyonun süresi ve kentin geleceğine ilişkin bazı sorunlar gündemini hâlâ korumaktadır. Hazırlık yapmak için sınırlı bir zaman olması nedeniyle operasyonun büyük bir insani maliyetle yapılacağı genel kabul görmektedir. En büyük endişe Irak’ın diğer kısımlarında geçmişte yaşanan örnekler göz önünde bulundurulduğunda, kentin sosyo-ekonomik fay hatlarından kaynaklanmaktadır. IŞİD’in Musul’da yenilgiye uğratılmasından sonra terör saldırılarında bulunmayı sürdürmesi olasıdır. Bu saldırılara karşılık vermek için güvenlik önlemlerine ve bir karşıt anlatıya ihtiyaç duyulacaktır. Arapların ve Kürtlerin siyasi ve bölgesel farklılıklar konusundaki ilişkilerinin çok daha gerginleştiğini görmemiz mümkündür. Bunun yanı sıra pek çok gözlemci artmakta olan mezhepsel şiddetten endişe duymaktadır. Tüm bu sorunları dikkate alarak, IŞİD’in Musul’da yenilmesinin Irak tarihinde bir dönemi sonlandıracağı ancak baş edilmesi gereken başka büyük çaplı sorunlara yol açacağı söylenebilir.

Musul’u IŞİD’den kurtarması beklenen operasyon 17 Ekim günü erken saatlerde başladı. Yerel ve uluslararası aktörler, operasyondaki rollerine ilişkin olarak, operasyon başlamadan önce, tam bir uzlaşı olmasa da bir mutabakata varmıştı. Çeşitli yerel ve uluslararası etkenler nedeniyle bazı anlaşmazlıklar olsa da operasyon Başbakan İbadi’nin duyurusuyla başladı. Operasyonun zamanlamasına ilişkin çeşitli argümanlar bulunmaktaydı. Başbakan İbadi şu anda, özellikle kabinesinden iki üyesinin makamını kaybettiği parlamento başta olmak üzere, iç sorunlarla karşı karşıyadır. Genel olarak, sabık Başbakan Maliki’nin İbadi’yi zayıflatmak ve Başbakan olarak onun yerini almak için her fırsatı değerlendirdiğine inanılmaktadır.[1] Öte yandan ABD’nin, Kasım ayı başlarında yapılacak olan başkanlık seçimlerinin öncesinde IŞİD’e karşı bir başarı hikâyesinin peşinde olduğu görülmektedir. Bu sebeplerle operasyonun zamanlamasına ilişkin kararın Irak’ta ve ABD’deki siyasal konularla ilişkili olması muhtemeldir. Bununla birlikte, operasyonun henüz erken aşamalarında bulunuyor ve Musul’u kurtarmanın ne kadar zaman alacağını bilmiyoruz. Bu nedenle Irak’ı ve bölgeyi bekleyen sorunları da unutmamalıyız.

Operasyonda yer alan aktörler arasında, kentin ele geçirilmesinden önceki ve sonraki roller konusunda genel bir uzlaşıya varıldığı görünmektedir. Bu aktörler arasındaki koordinasyonun, yani Irak ordu birimleri, Peşmerge güçleri, Ninova muhafızları (yerel Sünni güçler), Haşdi Şabi ve uluslararası danışmanların, operasyonun başarıya ulaşması için de oldukça kritik bir önemi olacaktır. Operasyonun ilk günlerinde, Irak ordusunun bazı cephelerde ciddi dirençle karşılaşmasıyla beraber koordinasyon sorunları olduğuna dair küçük işaretler ortaya çıkmıştı. Hazırlıkların iyi olmadığına ve koordinasyon sorunlarına ilişkin bazı argümanlar dile getirilmektedir. Aktörler arasında gelişen herhangi bir güvensizlik ya da kasıtlı yanıltmalar operasyonun başarı şansına ve akıbetine zarar verecektir. Mezhepsel hassasiyetler, kentin geleceği ve bizzat Irak’ın geleceğinin kendisi üzerinde hâlâ belirli belirsiz durmaktadır.

Yerel ve uluslararası aktörler arasında, operasyonun başarılı olabileceğine dair ortak bir anlayış söz konusudur, ancak, operasyonun süresine ve IŞİD’den sonra Musul’un durumuna ilişkin bazı ortak endişeler de vardır. Musul’un özgürleştirilmesi sonrası ortaya çıkacak olası sorunlara değinmek de önemlidir.

Operasyonun İnsani Maliyeti

İlk muhtemel sorun operasyondan sonra ortaya çıkacak insani durumdur. IŞİD saldırıları ve kullandıkları taktiklerin başarısına bağlı olarak, 1 milyona yakın kişinin yerinden edileceği tahminleri bulunmaktadır. Son haberlere göre uluslararası insani kuruluşlar 200 bin kadar insana yardıma hazırdır. Musul’un yerlerinden edilen sakinlerinin sayısının bu rakamı aşması, kış gelmeden hemen önce bir insani felaket ortaya çıkacağı anlamına gelmektedir. Kürdistan Bölge Yönetimi (KBY) böyle bir gelişmeye Irak’ın diğer bölgelerinden daha hazırlıklıdır. Ancak buradaki kapasite, operasyonun beklenenden uzun sürmesi ve Musul halkının yurduna dönme sürecinin gecikmesi halinde yetersiz kalabilecektir. Kaçan insanların bazılarının Suriye’ye doğru gideceği tahmin edilmektedir. Haseke ya da yakınlarındaki kentlerde bu mültecilerin sığınabileceği herhangi bir kamp ya da tesis bulunmamaktadır. Bu da bu bölgede insani bir felakete yol açabilir. Geçmişte Felluce ve Ramadi’de yaşanan kötü muamele ve işkenceye ilişkin örnekler kaçan erkek nüfusu için bir endişe kaynağıdır. Operasyonun süresi ve IŞİD’in başvuracağı taktikler, karşılaşılacak bu sorunların derecesini belirleyecektir.

Musul altyapısının operasyondan sonraki geleceği de insani sıkıntılar ile ilgili olarak, kritik olacaktır. IŞİD’den kurtarılan şehirlerin çok azı yaşanabilir halde kalmıştır. Şehirlerin harap olması yerel halkın evlerine dönmesine engel olmakta ve Bağdat hükümetinin ve uluslararası toplumun çabaları bu insanların ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Bu durumun Musul’da da böyle olması durumunda, orada da uzun sürecek bir insani felaket başlayacaktır. Kentin nüfusunun büyüklüğü dikkate alınırsa, bu tür bir senaryo Irak toplumunun arasındaki bağları zayıflatacak ve propaganda malzemesi ve üye toplama hususunda IŞİD’in ekmeğine yağ sürecektir. IŞİD’den yeni alınan bazı köylerde, IŞİD’e lojistik destek sağlamış olduklarına dair asılsız iddialarla halkın tümünün evlerinin boşaltıldığı ve kamplara gitmeye zorlandığına ilişkin bazı raporlar bulunmaktadır. Bu tür eylemler yaygınlaşırsa, bu, kolaylıkla bir nüfus mühendisliği girişimi olarak yorumlanabilecektir.

Sosyo-Politik Fay Hatları ve Yeni Bir Anlatı İhtiyacı

IŞİD sonrası Musul’da, Arap ve Kürtler arasında ve aynı zamanda Ninova bölgesi içindeki farklı Sünni gruplar arasında ortaya çıkan eski gerilimlerle yüzleşmek durumundayız. Bu bölgede oldukça fazla sayıda Kürt vardır ve buradaki bazı toprakların kaderine ilişkin Bağdat ve Erbil arasında anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Bu gerilim Bağdat ve Erbil arasındaki mevcut gerginliğe yenisini ekleyecektir. Buna ilaveten, Peşmerge tarafından kurtarılan, ancak önemli ölçüde Arapların yaşadığı bazı bölgelerin kontrolü konusunda Sünni Araplar ve Kürtler arasında da sorunlar olabilir. Buna da ek olarak, bazı Kürt figürler Musul’da IŞİD’in yenilgiye uğramasının ardından “geçmişte IŞİD’e karşı mücadelede Kürt güçlerinin çok fazla fedakârlıkta bulunduğu ve bu toprakların sahiplerinin IŞİD’e destek verdiği gerekçesiyle” Arapların evlerine ve topraklarına el koymalarını meşrulaştırmayı umabilir ya da Saddam dönemi süresince devam eden Araplaştırma politikasının tersine çevrilmesi gerektiğini iddia edebilir.[2] Sünni Araplar arasındaki önderlik sorunu IŞİD’in yenilgisinin ardından ortaya çıkacak temel sorunlardan biri olacaktır. IŞİD’in Irak’ta önemli bir aktör olarak ortaya çıkışının ardındaki nedenlere baktığımızda, bunun arkasında 2003 işgalinden sonra ortaya çıkan liderlik boşluğu olduğunu görüyoruz. Önde gelen Sünni figürlere yönelik tehditler, hukuki ve askeri önlemler ve intiharlar, onları Bağdat’taki görevlerini bırakmaya ve memleketlerine sığınmaya zorlamıştır. Diğer Sünni siyasi figürler ise hep beraber ülkeden ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Bu gibi gelişmeler IŞİD’e, Irak’ta hayal kırıklığına uğramış Sünni nüfusun çıkarlarını temsil ettiği iddiasında bulunması için verimli bir zemin oluşturmuştur. IŞİD sonrası dönemde IŞİD propagandasını ortadan kaldırmak ve Sünni grupların rehabilitasyonuna yardımcı olmak için sadece siyasi liderliğe değil aynı zamanda yeni bir siyasal anlatıya da ihtiyaç vardır. IŞİD sonrası Irak’ta başarı için, IŞİD’in ortadan kaldırılmasından sonra Irak’taki Sünni grupların demokratik siyasi temsili oldukça önemli olacaktır.

Bir Hizip Oluşma Tehdidi Var mı?

IŞİD’in propaganda, adam kazanma, bölge kontrolü ve ekonomik güç anlamında geri çekilmesi nedeniyle, şimdilik IŞİD altında olan bazı grupların başka alternatifler aradığına dair haberler bulunmaktadır. IŞİD’in yenilgisinden sonra bu örgütten kopan küçük grupların ortaya çıkması da bir diğer olası tehlikedir. Toprak kaybı ile IŞİD’in, bölgede ve dünyanın farklı yerlerinde terör saldırıları gerçekleştireceğine dair genel bir kanı vardır. Bu sav, özellikle, örgüte katılan uluslararası terörist savaşçıların geldikleri ülkelere geri dönmeleri halinde mümkün olabilir. Irak’ta ve diğer ülkelerdeki kayıplarının intikamını almaya çalışma ihtimaline karşılık IŞİD’in terör tehdidiyle baş etmek için bir strateji oluşturulmalıdır.

Bölgesel ve Uluslararası Aktörlerin Rol ve Çıkarları

Ülke içindeki aktörlerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası aktörler de Musul operasyonun hazırlığında oldukça faal durumdalar. Operasyon; siyasi, güvenlik ve insani sonuçları ile bu ülkeler üzerinde doğrudan etkili olacaktır. Irak ve Suriye’deki çatışmalar, dâhil olan her aktörü bir paydaşa dönüştüren bölgesel ve uluslararası iktidar mücadelesinin arenaları haline gelmiştir. Bu nedenle, Musul operasyonun öncesinde yurtdışından gelen çok yoğun diplomatik ve askeri çabalar olduğunu görmekteyiz.

Amerika’nın bakış açısından, Irak 2003 işgalinin ardından önemli dış politika önceliklerinden biri olmuştur. Irak’ın mevcut durumu peşi sıra gelen ABD yönetimlerinin aldığı politik tutumla oldukça ilişkilidir ve Irak konusuna ilişkin politikalar başkanlık tartışmalarında hararetle ele alınan konulardandır. Bazı yorumcular, Musul’da IŞİD’e karşı hâlihazırda yürütülen operasyonun zamanlamasının Kasım’da yapılacak ABD Başkanlık seçimleri ile ilgisi olduğuna inanmaktadır. 2011 yılında ABD güçlerinin Irak’tan çekilmesinin ardından, IŞİD’in ortaya çıkmasından bile bahsedilmeksizin, Irak hükümetinin ülke genelinde güvenliği sağlama konusundaki başarısızlığı nedeniyle en çok suçlanan taraf Obama yönetimi olmuştur. Cumhuriyetçilerin başkan adayı Donald Trump Demokrat Parti hükümetini ve Hillary Clinton’ı, Irak’ta IŞİD’in ortaya çıkmasına olanak vermek ve hem Irak’ta hem de Suriye’de büyük bir alanı kontrol altına almasına imkân sağlamakla suçlamaktadır. Musul’da IŞİD’e karşı bir başarı Demokratların kampanyalarını olumlu bir biçimde destekleyecek ve yeni ABD Başkanı için dış politika konusunda ivme kazandıracaktır. Amerika’nın bakış açısından, IŞİD’in Irak’ta yenilmesi Suriye’de yenilgiye uğratılmasından çok daha önemlidir. Ayrıca bazıları, Suriye’ye giden güzergâhın bazı insanların Suriye’ye kaçmasını sağlamak üzere açık bırakılmış olduğunu iddia etmektedir.

Rusya perspektifinden bakıldığında ise, Rus yönetimi Musul operasyonun Suriye’deki çatışmaya yönelik sonuçları ile çok daha fazla ilgilidir. Irak hükümeti ve Rusya arasında istihbarat ve planlama konusunda süregelen bir iş birliği bulunuyorsa da Moskova’nın temel endişesi operasyonun Suriye’deki yansımalarına ilişkindir. IŞİD ve Suriye rejimi arasındaki mücadele geçmişte sınırlıysa da Rusya Dış İşleri Bakanı Lavrov IŞİD üyelerinin Musul’dan Suriye’ye kaçmasının olası olduğunu ve böyle bir senaryonun gerçekleşmesi durumunda olası bir askerî harekâta karar vereceklerini belirtmiştir.[3] Suriye, Rusya’nın ABD ile statü için rekabet ettiği bir alan olduğundan, Moskova Amerika’nın niyetlerine şüpheyle yaklaşmaktadır.

İran’ın bakış açısından, IŞİD’in Musul’da yenilmesi, bir orduyu ve ideolojik bir düşmanı ortadan kaldırma bakımından bir zafer anlamına gelecektir. Aynı zamanda Irak’taki Şii ve Sünni nüfus üzerinde de psikolojik etkileri olacaktır. 2003 işgalinin ardından, Irak’taki Şii gruplar Baas partisinin devlet sisteminden tasfiyesi nedeniyle oldukça avantajlı konumlar elde etmişlerdir. Şiiler kısa bir sürede bürokratik ve askeri pozisyonların büyük bir bölümünü doldurmuştur. Saddam’ın yargılanıp, idam edilmesini bir avuntu olarak görmüşlerdir. Diğer taraftan bu gelişme, Sünni nüfusun bazı kesimlerince gayet olumsuz bir durum olarak yorumlanmış ve El Kaide’nin ekmeğine yağ sürmüştür. İran’ın yardımıyla devlet kurumlarının büyük çoğunluğunu Şiiler kontrol etse de ülkedeki iç savaş bu kazanımları oldukça kırılgan hale getirmiştir. 2014 yılı Haziran ayında Musul’un IŞİD’in eline geçmesi ve IŞİD’in Bağdat’a doğru ilerlemesi Irak’taki Şii gruplar için büyük bir şok olmuştur. 2003 sonrası Irak’taki kazanımlarının tehlikeye girmesinden korkmaktadırlar. Aynı şey İran için de geçerlidir. Bu durumdan faydalanan İran, IŞİD’e karşı mücadeleyle Irak’taki etkisini ve varlığını meşrulaştırmıştır. Halkın seferberlik çağrılarına cevap veren Haşdi Şabi birimleri güvenliği sağlamada giderek daha önemli bir rol oynamaktadır. Irak’taki bu alternatif güç yapısı pek çok kişinin gözünde IŞİD tehdidi nedeniyle meşruiyet kazanmıştır. Bu grupların eğitiminde ve silahlandırılmasında İran önemli bir rol oynamıştır ve bu grupların üyeleri Irak’ın farklı kentlerindeki alaylarında İran’ın dini liderlerinin fotoğraflarını taşımaktadırlar.[4]

İran, Irak’ın güvenlik güçlerini silahlandırma ve bazı birimlerini eğitme ihtiyacından avantaj sağlamıştır. Aynı zamanda bazı İran subayları “danışman” olarak operasyonlarda yer almaktadır. IŞİD’den kurtarılan Diyala gibi bazı bölgelerde, Sünni nüfusun kökünün yaygın bir biçimde kazınması ve demografik mühendislik söz konusudur. Diyala’daki demografik yapıdaki değişimler ve siyasi atmosfer İran’ın Irak’taki emellerinin önemli bir göstergesi olarak görülmektedir. İran ve Bağdat arasındaki kara bağlantısı, artık onlar için herhangi bir olası sorundan temizlenmiştir. Benzer örnekler Felluce’de de yaşanmıştır. Bu olaylara tanıklık ettikten ve Haşdi Şabi’nin Asaib Ehli’l Hakk grubunun lideri Kays el-Hazali gibi liderlerinin açıklamalarını dinledikten sonra, benzer bir senaryonun Musul’da da olabileceğine ilişkin yaygın bir şüphe ortaya çıkmıştır.[5]

Türkiye tarafından bakıldığında, Musul operasyonu hem Irak hem de Suriye’deki sonuçları bakımından yakından takip edilmelidir. Irak’ta, Musul halkı ve Sünni gruplar, Türkiye’nin onların çıkarlarını korumada ve İran’ın etkisine eşit kuvvetle karşı koymada bir rol oynamasını beklemektedir. Ancak İran ve Türkiye’nin Irak üzerindeki etkisinin doğasına baktığımızda, iki ülke oldukça farklıdır ve Türkiye’nin oynayacağı rol beklenilenden farklı olacaktır. IŞİD’in yenilmesi ve Irak’ta istikrarlı, temsilci bir hükümetin ortaya çıkması Türkiye’nin güvenlik ve ekonomik çıkarları için kritiktir. Musul’da etnik ve mezhepsel dengenin korunması Irak’ın bütünlüğü açısından elzemdir ve Türkiye’nin önceliği bu tür bir etnik ve dini temizliği önlemektir. Türkiye, bu operasyonun Diyala ve Felluce gibi son bulmasından ve büyük bir mülteci akını oluşturmasından endişe etmektedir. Felluce’de IŞİD’in yenilgisinden kısa bir süre sonra 600 kadar erkek, Şii militanlarca tutuklanmış ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Iraklı yetkililerden bu insanların serbest bırakılmaları için harekete geçmelerini istemiştir.[6] Türkiye hâlihazırda binlerce Iraklıya ev sahipliği yapmaktadır ve bu sayının artmasını istememektedir.

Musul’un yanı sıra, kentin batısında yer alan Telafer kenti de Türkmen nüfusu nedeniyle Türkiye için özel bir önem taşımaktadır. Telafer’deki Türkmen nüfus Sünni ve Şii olmak üzere ikiye ayrılmıştır ve IŞİD’in Telafer’i kontrolü altına alması ve bazı Sünnilerin bu dönemde görev alması IŞİD sonrası Telafer için önemli bir endişe kaynağıdır. IŞİD üyelerinin Musul’dan ayrılarak Telafer’e sığındığı bir senaryoda kent kaosa teslim olabilir. Haşdi Şabi üyelerinin karşı intikam saldırılarının aslen şehirden gelebileceği korkusunun olduğu kent IŞİD’den kurtarılmalıdır.

Türkiye İçin Güvenlik Riskleri

Musul operasyonunun Türkiye için insani sonuçlarının yanında önemli güvenlik sonuçları da bulunmaktadır. PKK üyelerinin Musul’un batısındaki Sincar’da bulunuşu ve IŞİD sonrası sürece dair senaryodaki olası rolleri Türkiye için endişe kaynağıdır. PKK, Musul operasyonu sayesinde, Irak’ın bu bölgesinde kontrolü altında bulunan alanı genişletmeyi deneyebilir. Burası dağlık bir alandır ve Türkiye sınırına Kandil’den daha yakındır. Bu bölge ve Suriye’de PKK’nin kontrolü altında olan alanlar arasındaki bölgesel süreklilik Türkiye için artan bir güvenlik tehdididir. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için, Türkiye hem Peşmerge’yi desteklemekte hem de Başika’da Musul’un yerel halkını eğitmektedir. Burada amaç, bir yandan IŞİD’e karşı mücadelelerinde yerel Musul halkını desteklemek ve bir yandan da PKK’ye karşı bir caydırıcılık oluşturmaktır. Başika kampı bu amaçlara katkı sağlasa da Ankara ve Bağdat hükümetleri arasında diplomatik bir soruna da yol açmaktadır. Irak Başbakanı İbadi’nin, daha önce IŞİD’e karşı destek talebinde bulunmasına karşın, İran ve ABD’den gelen baskının, bölgede Türklerin bulunmasına yönelik itirazlarını dile getirmesine yol açtığına inanılmaktadır. Irak Başbakanı’nın tutumunu, Irak parlamentosundaki ve kendi partisi içindeki güç mücadeleleri ve sabık Irak Başbakanı Maliki’nin Irak siyasi çevrelerinde sesini yükseltmesi etkilemektedir.

Uzun zamandır beklenen Musul operasyonu başlamıştır. IŞİD’e karşı bir zaferin yaklaşmakta olduğu konusunda bir uzlaşı vardır. Ancak operasyonun süresi ve IŞİD sonrası Musul, paydaş aktörlerin arasında tartışma konusudur. Bazı zorluklara rağmen Musul’un IŞİD’den kurtarılması neredeyse kesindir. Iraklı aktörler arasında IŞİD sonrası anlaşma hakkında bir mutabakat bulunmayışı ve bölgesel ve uluslararası aktörler arasındaki fikir ayrılıkları bize Irak’ın sorunlarına yönelik herhangi bir ivedi çözümün gerçekleşmeyeceğini söylemektedir. Ortak düşmanın ortadan kalkmasıyla eski sorunlar yeniden ortaya çıkacak ve yakın bir gelecekte yeniden bu sorunlara çare bulma arayışına başlayacağız. Iraklı aktörler ve bölgesel oyuncular arasında bir uzlaşı sağlanmadan Irak’taki istikrarsızlık sona ermeyecektir.

Referanslar

[1] Ali Mamouri. “Iraqi Ministers Fall Like Dominoes as Maliki’s Bloc Targets Abadi.” Al Monitor. 29 Eylül 2016. http://www.al-monitor.com/pulse/originals/2016/09/maliki-abadi-barzani-iraq-ispmu-iran-us.html

[2] Coles ve Kalin. “In fight against Islamic State, Kurds expand their territory.” Reuters. 10 Ekim 2016 http://www.reuters.com/investigates/special-report/mideast-crisis-kurdsland/

[3] “Rusya’dan Musul operasyonu açıklaması.” NTV Haber. 19 Ekim 2016. http://www.ntv.com.tr/dunya/rusyadan-musul-operasyonu-aciklamasi,lj-cF1gzLkanx4HIpUgHAw

[4] Al Monitor. Pules Images. 2016 http://www.al-monitor.com/pulse/files/live/sites/almonitor/files/images/almpics/2016/01/RTR4VNOL.jpg,https://www.google.com.tr/search?safe=active&hl=tr&tbm=isch&q=army&oq=&gs_l=#safe=off&hl=tr&tbm=isch&q=Iraq+Popular+Mobilization+Unit+Khamanei&imgrc=zdW0-GtLuceqoM%3A

[5] Iraq at War. “Shia militia leader vows ‘revenge for Hussein’ in Mosul battle.” Middle East Eye. 12 Ekim 2016. http://www.middleeasteye.net/news/shia-militia-leader-describes-campaign-liberate-mosul-revenge-hussein-1867945098

[6] “Zeid condemns ISIL atrocities in Iraq, urges release of hundreds abducted after fleeing Fallujah.” Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği İnsan Hakları Bürosu. 5 Temmuz 2016. http://www.ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=20237&LangID=E