Özet: Türk ordusunun Irak’a doğrudan müdahale etme ihtimali, etno-mezhepsel bir çatışmanın Orta Doğu’ya hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde yayılabileceğini göstermesi açısından önem taşıyor. Şu anda; heterojen güçlerden oluşan Irak Ordusu, Kürt Peşmerge savaşçıları, Sünni Ninova Muhafızları, Uluslararası Koalisyon ve Haşdi Şabi, Ninova Eyaleti’nin başkenti Musul’da IŞİD’e karşı verilen mücadeleye öncülük etmekteler. Irak Hükümeti, çoğu Şii militanlardan oluşan Haşdi Şabi’nin, Musul’u yeniden ele geçirmeyi hedefleyen bu operasyonlara katılmayacağını yineledi. Fakat gelen haberler [1], Haşdi Şabi güçlerinin her şeye rağmen Musul yakınlarındaki askeri operasyonlarda yer aldığını gösteriyor.

Musul’un “özgürleştirilmesi” için verilen savaşta, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadele eden her bir aktörün birbirinden farklı ajandaları var. Bu anlamda İran destekli Şii militanlar, Türkiye destekli Sünni “Ninova Muhafızları” ya da Kürt Peşmerge güçlerinden farklı hedeflere ulaşmak istiyorlar. Her ne kadar İran ve Türkiye ordusu doğrudan Irak’ta olmasa da iki ülkenin askeri danışmanları “terörizme” karşı savaşan Iraklı gruplara yardımcı olmak üzere sahadalar. Çünkü hem Türkiye’nin hem de İran’ın Irak’ta siyasi ve ekonomik çıkarları var. Bu makale, Türkiye ve İran’ın Kuzey Irak’taki nüfuz mücadelesinin başlıca sebeplerini inceleyecektir.