Özet: Hâlihazırda Irak, ekonomide reform çabalarının ardından tarihi bir yol ayrımına girmiş durumda. Hızlı bir şekilde tekrar yükselişe geçen petrol fiyatları, Irak’ın yatırım bütçesini arttırmaya başlamış ve hükümete, savaştan sonra yıkıma uğramış şehirleri onarıp milyonlarca yurttaşa hizmet götürmek için bir fırsat kapısı aralamıştır. Bu sebepledir ki yeni kurulan hükümet, geçmiş yönetimlerden devraldığı enkazı geride bırakmanın uğraşı içindedir; zira petrol fiyatları yüksek seviyelerde kalsa dahi Irak’ın mevcut idari yapısının ortaya çıkardığı verimsiz tablo, mevcut sistemin sürdürülebilir olmasının önünde bir engel olmaya devam edecektir. 

Geldiğimiz noktada yeni hükümet, ekonomi alanında bazı hayati sorunların üstesinden gelmeye çalışacaktır: Yolsuzlukla mücadele, özel sektörde daha fazla istihdam yaratılması için ülkenin yatırım portföyünü hızlı bir şekilde genişletmek ve bu sayede de vatandaşlar için sağlanan enerji ve gıda desteklerinde kesintilere gitmek suretiyle başkaca hizmet alanları için yeterli finansman sağlamak.

Söz konusu başlıklarda gerçekleştirilmesi planlanan reformlar ciddi itirazlarla karşılaşacaktır. Nitekim Irak hükümeti içerisinde kümelenmiş birçok çıkar grubu böylesi bir değişime direnmektedir. Bunlardan bazıları statükodan fayda sağladıkları için özelleştirmelere veya yolsuzluk ile mücadele girişimlerine karşı aktif bir şekilde direnebilir. Aynı zamanda elektrik vergisi reformu ve abartılı kamu harcamalarından ötürü kötü durumda olan bakanlıklarda yapılması planlanan reformlar gibi kilit öneme sahip stratejik hedefler ise bu kez halk tarafından hoş karşılanmayacaktır. Ancak mevcut durumda başlıca sorun, reform stratejilerini hayata geçirmek için gayret gösterilmemesi durumunda önümüzdeki yıllarda protesto dalgalarının baş göstermesinin kaçınılmaz olduğudur. Böylesi bir istikrarsızlığın yaşanması, Irak’ın iç işlerine dönük dış müdahaleler için davetiye çıkaracak türden olup, bu durum karşı karşıya olunan sorunları daha kötü bir noktaya vardıracaktır.

Bu durumun önüne geçmek için Irak’ın pragmatik bir yaklaşım nezaretinde bölgesel ortaklarıyla ilişkilerini yeniden düzenleme politikasını sürdürmeye şiddetle ihtiyacı vardır. Bu anlamda Irak, yalnızca bölgesel çatışmalardan kendisini uzak tutmaya çalışmamalı, fakat aynı zamanda gelecekte kurulacak ekonomik ortaklıkların temeli olarak Arap dünyası ölçeğinde birleştirici bir rol üstlenmelidir. Tüm bunlardan hareketle Irak, bölgenin de ötesinde küresel güçlerle ilişkilerini yeniden düzenlemeli, sistematik reformları uygulayabilmek için mümkün olduğu kadar destek bulmalı ve ülkenin istikrarına yönelik en büyük tehdidin, terörizm veya iç savaş değil, 2003’ten beri ülkedeki kronikleşmiş kötü yönetim şekli olduğunun farkına varmalıdır.