Özet: Hindistan’ın mevcut Başbakan Narendra Modi yönetiminde izlediği dış politika, ilk etapta daha önceki hükümetlerin yürüttüğü politikaların bir devamı olarak görülmüştür. Ancak bu yaklaşım, Modi Hükümeti’nin uluslararası ilişkilerde daha iddialı bir tutum sergilemesiyle değişmeye başlamıştır. Söz konusu “iddialı veya agresif yaklaşım” aynı zamanda Hindistan’ın Orta Doğu veya Batı Asya ile olan ilişkilerini de son yıllarda dönüştürmüştür. Bu yazıda Hindistan’daki iki temel siyasi parti olan; hâlihazırda iktidardaki Bhartiya Janta Partisi (BJP) ve onun selefi Hint Ulusal Kongresi’nin (INC) ideolojik ve entelektüel temelleri açıklanmaya çalışılacaktır.  

INC hükümetleri, Hindistan-Batı Asya ilişkilerini büyük ölçüde üç ihtiyacın ve ilkenin etrafında geliştirmişti. Birincisi, Hindistan’ın Arap ülkeleri de dahil olmak üzere sömürge idarelerini deneyimleyen tüm ülkelerle sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı dayanışma içerisinde olmasıydı. İkincisi, Hindistan’ın İsrail-Filistin çatışmasında İsrail’e karşı Arap-İslam dünyasının bütünlüğünü savunmaktaydı ve son olarak üçüncüsü de Hindistan’ın Orta Doğu’daki enerji kaynaklarına bağımlı durumda olmasıydı. Ancak zaman geçtikçe bu şablon yeniden yorumlanmış ve aynı zamanda Hindistan’ın iç siyasi dinamikleri sömürge dönemi sonrası daha güçlü söylemler üreterek INC’nin daha önce geçerli olan siyasi söylemlerini ve dünya görüşünü zayıflatmıştır. Bu yazı, söz konusu değişimleri vurgulamakta ve Narendra Modi Hükümeti döneminde Hindistan’ın Orta Doğu ile olan ilişkilerinin neden daha önceki Orta Doğu politikasının bir devamı olarak görülmesi yerine, bu politikadan bir kopuş olarak değerlendirilmesi gerektiğini tartışmaktadır. Ayrıca, yazıda BJP’nin dünya görüşünün, Hindistan’ın küresel meselelerde çok daha büyük bir rol oynaması gerektiğini öngören ideolojik tahayyülleri tarafından şekillendiği de öne sürülmektedir.