(Bu metin İngilizce orijinal versiyonundan tercüme edilmiştir.)

Özet: Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Suudi Arabistan Krallığı (SAK) medya ve analistler tarafından sıklıkla tek bir bölgesel güç grubu içerisinde resmediliyor. Her ne kadar bu ittifak tehlike içinde olmasa da ittifakın yaygın olarak sunulandan çok daha karmaşık bir doğası var. Bu iki Körfez monarşisi çeşitli bölgesel konularda farklı duruş ve tercihler göstermektedirler. Bunun bir sonucu olarak da ilişkinin çalkantılı bir yapısı var. Bu makale, SAK ile BAE arasındaki stratejik ittifakın arkasındaki saiklerin incelenmesi üzerinden yakınlaşma ve yumuşamanın yanında ayrışmayı da belirleyen faktörleri vurgulamayı amaçlıyor.

Giriş

Arap Dörtlüsü denen ve Suudi Arabistan Krallığı (SAK), Birleşik Arap Emirlikleri (BAE, Emirlikler), Mısır ve Bahreyn’den oluşan koalisyon, medya ve analistler tarafından sıklıkla bütünleşik ve yekpare bir blok olarak tanımlanıyor. Daha az kimlik siyaseti ve daha çok güç yarışına dayanan rekabetlerle nitelenen çok kutuplu Ortadoğu’da Dörtlü, bölgesel düzenin geleceğini şekillendirme çabasında bazı rakiplerle (Türkiye, İran ve Katar) karşı karşıya. Ancak gerçekten bir bloktan söz etmek doğru mu yoksa koalisyon gerçekte birçok farklılık, hatta bazı ayrışmalar gösterirken aşırı basitleştirilmiş bir şekilde mi yansıtılıyor? Bu yaygın okuma kökten yanlış olmasa da birkaç zayıf nokta içeriyor. Doğrusu koalisyon üyeleri çeşitli bölgesel konularda farklılaşıyor. Aralarından en pasifi ve koalisyon mantığına en bağlı olarak görünen Bahreyn’i bir kenara bırakırsak farklılıklar diğer üç Dörtlü üyesiyle ilgili. BAE ve SAK ile ilişkilerini sürdürmesine rağmen Mısır, uyumlu ama giderek bağımsızlaşan bir bölgesel politika başlattı.[i] Hidrokarbon ihracat gelirlerinde beklenen ciddi artış Kahire’nin hırslarını canlandırdı. Mısır, Akdeniz’deki en büyük gaz sahası olan Zohr sayesinde Akdeniz’in güney ve kuzey kıyıları arasında geleceğin enerji merkezi olmaya aday.