(Bu yazı İngilizce orijinal versiyonundan çevrilmiştir.)

Özet: Tunuslular uzunca bir süredir devam eden belirsizlik bulutları altında 2019 yılının sonbaharındaki seçimlerden bu yana üçüncü hükümetin kurulmasını bekliyor. Bu makale, siyasi parti ve politikacıların pazarlık politikasında veya politika yapımını mümkün kılan diyalog ve müzakere değer ve pratiklerinin uygulanmasındaki başarısızlığını tartışıyor. Raşid Gannuşi, Kays Said, Abir Musi ve Nebil Karuyi gibi önde gelen siyasetçilerin durumu, ülkenin demokratikleşmesinin önündeki bazı engelleri gösteriyor. Siyasi partiler içindeki ve arasındaki uyumsuzluk partileri zayıflatıp çok başlı bir siyasi sistemdeki ‘üç başkanlık’ arasındaki dengeyi bozuyor. Siyasi elitlerin COVID-19 pandemisinin ardından ülkede daha da kötüleşen vahim ve bozuk sosyo-ekonomik durumu ihmal etmesi ülke demokrasisinin tökezlemesinin sebeplerinden biri konumundadır. İşsizlik, suya erişim, kamu hizmet altyapısı, harka göçü, şişen kamu borçları, boş kasalar ve küçülen bir ekonomi acil ve yaratıcı politika çözümleri gerektirmektedir. Ancak bu noktada politika yapım süreci ekseriyetle geri planda kalıyor. Bu politik çıkmaz şartları altında, başkanlık sistemine gidişin ipuçları yarı-parlamenter sistemdeki “parlamento”ya dair soru işaretlerinin yükselmesine neden oluyor. Cumhurbaşkanı ve atanmış Başbakanın siyasi partileri bir kenara atma girişimleri seçim meşruiyetinin görmezden gelindiğini akıllara getiriyor. Fakat siyasi partiler bu süreçte bizzat kendi savunmasızlıklarının aktif mimarları oldular. Siyasi elitlerin bitmek bilmeyen siyasi koltuk arayışı seçmenlerin acil ihtiyaçlarının önüne geçti. Oysa asgari düzeyde vakar sahibi olmak Tunus’un demokratikleşmesi için ikincil değil merkezi öneme sahiptir. Aralıksız protesto eylemleri ve seçmenlerin belirgin ilgisizliği siyasi elitlerin raydan çıktığını doğruluyor. Tunus’un siyasi kavgalara değil daha fazla ve daha iyi politika yapımına ihtiyacı var.