Özet: Arap dünyası aynı tarihi, dili ve kültürü paylaşan ülkelerden ve topluluklardan oluşuyor. Arap ülkeleri aynı zamanda, kamu sağlığını farklı şekillerde etkileyen çeşitli siyasal ve sosyo-ekonomik şartlara sahip heterojen yapılara sahip. Arap dünyasındaki kamusal sağlık sistemleri zayıf ve salgınlara karşı da kırılgan. COVID-19 salgını  Arap ülkelerini orantısız bir boyutta etkiledi. Çeşitli ülkelerin salgına karşı aldığı önlemlerin hızlı ve olumsuz sosyo-ekonomik neticeleri şimdiden ortaya çıktı. Söz konusu salgın Arap dünyasındaki kamusal sağlık sistemlerinin zayıflıklarını gözler önüne serdi. Kamu sağlığı göstergeleri yetersiz ve bu alanda alınan kararlar tutarsız ve uyumsuz. Toplumun ve devlet dışı aktörlerin karar alma süreçlerine katılımı ise oldukça sınırlı. Kamusal sağlık aktörleri insan haklarını ve görece zayıf kesimleri korumada başarısız oldu. COVID-19 kaynaklı acil sağlık riskleri ile COVID-19’a karşı alınan önlemlerin uzun vadede yine sağlık üzerinde neden olacağı etki arasında bir denge kurulması konusunda da başarısız olundu. COVID-19 salgını, Arap dünyasında güvenilebilir kamusal sağlık sistemlerine yatırım yapılmanın gerekliliğini ve faydalarını idrak etmek için bir fırsat sunuyor. 

Giriş

Haziran 2020’nin sonuna gelindiğinde, COVID-19 salgınının 190’ın üzerindeki ülkeden 10 milyondan fazla insana bulaştığı ve yarım milyondan fazla insanın ölümüne sebep olduğu teyit edildi. Tüm Arap ülkeleri kendi topraklarında COVID-19 vakalarının varlığını bildirdi. Arap devletlerinde toplamda 500.000’den fazla teyit edilmiş vaka varken, bunların 400.000’i Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) gerçekleşti. Vaka ve ölüm oranları bölge çapında oldukça farklılık arz ediyor. Katar’da her 100.000 kişiden 1600’ü enfekte olmuş durumdayken, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde aynı sayı 5’in altında olarak kayıtlara geçti. Diğer yandan, Yemen yüzde 27 gibi bir ölüm oranı bildirirken, bu oran Cezayir ve Sudan’da yüzde 7; Irak, Mısır, Suriye ve Tunus’ta yüzde 4; Lübnan, Libya ve Fas’ta yüzde 2; Suudi Arabistan ve Ürdün’de yüzde 0.8 ve Katar’da yüzde 0,12.[i]