(Bu metin İngilizce orijinal versiyonundan tercüme edilmiştir.)

Giriş

Mart 2021’de Biden yönetimindeki ABD’nin Çin ile yaptığı ilk üst düzey görüşmeler kapsamında Alaska’da yapılan gergin ABD-Çin toplantısının ardından[i] Çin Devlet Konsey Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi altı ülkeyi kapsayan bir Ortadoğu turu yaptı.

Tokyo ve Seul ziyaretlerinden sonra ve Anchorage, Alaska toplantısının hemen öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ABD’nin Çin ile ilişkilerinin geleceğini “gerektiğinde rekabetçi, mümkün olduğunda iş birliğine yatkın, elzem olması halinde de hasmane olacak” sözleriyle özetledi.[ii] Blinken ABD’nin tartışmalara güçlü bir konumdan başlamaya hazır olduğu yönünde bir sinyal vermeyi amaçlarken Wang’ın ABD-Çin görüşmelerinden hemen sonra yaptığı diplomatik Ortadoğu turunun zamanlaması da gözlerden kaçmadı. Altı ülkeye yaptığı ziyaret sırasında Wang, Blinken’in rekabetçi; hasmane ve iş birliğine yatkın şeklindeki açıklamasına cevaben Ortadoğu’da bölgesel güvenlik için öngördükleri beş ilkeyle karşılık verdi.[iii] Propagandayı bir kenara bırakacak olursak Çin, Ortadoğu’daki ekonomik nüfuzunu hızla büyütüyor[iv] ama Çinli yetkililer ve akademisyenler hâlâ Çin’in ekonomi diplomasisinin nasıl ve ne zaman siyasi nüfuza dönüşeceğini tartışıyor.

Altı ülkelik diplomatik tur içinde Suudi Arabistan Krallığı, Türkiye ve İran durakları Çin’in Ortadoğu’yla temaslarının gelecek eğilimlerini bir çerçeveye oturtmak için ayrıca önem arz ediyor.

Bölgesel Güvenlik ve Müdahaleden Kaçınma

Bakan Wang Yi’nin Suudi Arabistan ziyaretinin odağında Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ile yaptığı toplantılar vardı.  Çin’in Suudi Arabistan Büyükelçisi Chen Weiqing’e göre[v] Bakan Wang ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman arasındaki tartışma beş ana husus etrafında özetlenebilir. Birincisi, ekonomik kalkınma ve COVID-19 pandemisiyle mücadele alanlarında güçlü Çin-Suudi iş birliği için yakalanan ivmeyi sürdürmekti. İkincisi, Ortadoğu’da güvenlik ve istikrarın sürdürülmesi amacıyla Pekin ile Riyad arasındaki kapsamlı stratejik ortaklığa yeni bir rol biçmekti.  Üçüncüsü, yakın zamanda yayımlanan 14. Beş Yıllık Plan’da Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin çıkarları Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu ile örtüştüğü yönündeydi. Şöyle ki, Suudi Arabistan’ın hidrokarbon kaynaklarına alternatif olarak ekonomisini çeşitlendirme talebi Pekin’in Dijital İpek Yolu kapsamındaki yeni teknolojiler teklifiyle uyuşuyor. Dördüncüsü, Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) merkezli ve uluslararası hukuk temelli uluslararası bir düzene dayanan başka devletlerin iç işlerine karışmama temel ilkesine bağlı kalmaya devam edeceği şeklindeydi.[vi]

Wang’ın önerdiği bu temel hususlar arasında “Ortadoğu’da barış ve istikrara kavuşmak için beş konuluk bir girişim, bölge ülkelerini birbirlerine saygı göstermeye çağırmak, hakkaniyet ve adaleti desteklemek, nükleer yayılmanın önüne geçmek, ortak güvenliği birlikte desteklemek ve kalkınma iş birliğini hızlandırmak” yer alıyordu.  

Fakat yukarıda bahsedilen beş ilke Çin’in son on yıldaki Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) politikasından keskin bir kopuş değil ama bölgede seçici bir ilişki döneminin başlayacağına işaret ediyor olabilir. Nihayetinde Bakan Wang, bölgede bir ölçüde istikrar sağlamak için “Çin’in Ortadoğu’da uzun vadeli barış ve istikrarı teşvik etmede üzerine düşen rolü oynamaya istekli olduğunu” belirtti.[vii]