Özet: 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminden bu yana Türkiye, bir yandan yaşadığı şokların üstesinden gelmeye çalışırken bir yandan da oldukça önemli bir süreçten geçiyor. Türkiye toplumu, kaybettiği 240 hayatın ve 2000’den fazla yaralı insanın üzüntüsünü taşıyor (1). Fakat tüm bunlara rağmen Türkiye’deki siyasal aktörler ve sosyal sınıfların neredeyse tamamını kapsayan bir yelpazede daha da bütünleşik bir durumda olduğunu söylemek mümkün. Doğrusu Türkiye halkının demokratik kazanımlarına sahip çıkma arzusu ve siyasal aktörler ve sosyal sınıfların sergilediği olgun tavır, darbe girişimini boşa çıkarmak hususunda oldukça önemliydi. Ancak tüm bunlar, darbeler devrini tamamen kapamak ve devlet içerisindeki “şaibeli” unsurların illegal eylemlerini ortadan kaldırmak için elzem olsa da yeterli değildir. Bu yazı, bazı anahtar devlet kurumlarını “ele geçirmiş” olan şaibeli unsurların sahip olduğu rollerin altını çizmek suretiyle darbe girişiminin yapısal köklerini tespit etmeye çalışacaktır. Mezkûr darbe girişiminin yapısal köklerini kabaca 3 maddede özetleyebiliriz:


1)Türkiye’nin aşırı merkezileşmiş ve kimlik empoze eden devlet yapısı, şaibeli unsurların devlete sızmasını ve devlet yapısına kendi gayelerini gerçekleştirecek şekilde egemen olmasını kolaylaştırmaktadır. (Bu sav darbeye teşebbüs eden failler için de geçerlidir).


2) Hükümet ile muhalefet arasında ülkedeki problemleri çözmeye yarayacak etkin bir mekanizmanın olmaması kurumsal zafiyetin daha olumsuz sonuçlara davetiye çıkarmasına neden olmaktadır.


3) Hükümet, darbe girişiminin ardından karşı karşıya olduğu zorlukların üstesinden gelmek için formüle edeceği politikalarda kolaya kaçmamalıdır. Bunun yerine, 15 Temmuz gecesi tecrübe ettiği hadisenin konjonktürel, grup odaklı ve yapısal boyutlarına odaklanmaya çalışmalıdır (2).