Batı ülkelerinin görece kendi sınırları içerisinde salgının sınırlanması ve yansımaları ile meşgul olması söz konusuyken, Orta Doğu bölgesinin daha fazla istikrarsızlığa tanık olması beklenebilir. Salgın neticesinde ortaya çıkacak ekonomik yükü taşıyabilecek kapasiteye sahip olmayan Orta Doğu ülkeleri daha fazla istikrarsızlığa açıkken, Türkiye ve İran gibi bölgesel aktörler de uluslararası sistemdeki çatlaklardan faydalanmaya çalışacaklardır.

İran’ın ekonomisi salgından, boğucu yaptırımlardan ve devam eden petrol fiyatları savaşlarından ötürü çok ciddi bir darbe almışken, İran’ın bölgedeki gerilimleri tırmandırma yoluna başvurması olası. Bu durum öncelikli olarak İran’ın Irak, Yemen ve Suriye’deki vekil grupları üzerinden ve çaresiz bir girişimle sahadaki varlığını geliştirip uluslararası toplumu tavizler vermeye zorlaması şeklinde olacaktır. İran’da protesto dalgaları ortaya çıksa bile muhtemelen rejim bunu bastıracaktır.

Dünya ekonomisi 2008’deki finans krizinden daha yıkıcı ve ucu açık bir krize girerken, bu kriz ciddi bir ekonomik gerileme yaşayan Avrupa’ya bağımlı ekonomilere sahip Orta Doğu bölgesindeki ülkelere de büyük ölçüde zarar verecek. Devam eden petrol fiyatları savaşının da Irak ve Cezayir’deki krizleri derinleştirmesi, Körfez İşbirliği Teşkilâtı (KİK) ülkelerinin hem harcamalarının hem de ödemeler bilançosunda ortaya çıkan dengesizliğin azaltılması için geri çekilmesi beklenebilir. Ancak mevcut krizin uzun vadedeki etkileri kolay bir şekilde giderilemeyecek.