(Bu metin İngilizce orijinal versiyonundan tercüme edilmiştir.)

Özet: Bu uzman görüşü Etiyopya çatışması dinamiklerini inceleyip bölgesel ve küresel etkilerinin altını çiziyor. Etiyopya ordusunun Kasım 2020’de kuzeydeki Tigray bölgesine müdahalesi tüm Afrika Boynuzu’nun istikrarını zedeleyen bir dizi devlet içi ve bölge içi dinamiği tetikledi. Çatışmaya kısa vadeli bir çözüm yok gibi görünse de Etiyopya krizinin bölgesel düzeyde istikrarsızlaştırıcı etkileri şimdiden göze çarpıyor, çünkü istikrarsızlığın taşmasına ve diğer ülkelerin Addis Ababa’nın zayıflamasından yararlanma emelleri ile ilgili endişelerin bir karışımı var. Daha geniş bir mercekten bakıldığında Etiyopya krizi, son aylarda ABD ile Çin arasında yeni bir hesaplaşma sahası haline geldi çünkü son eğilimler krizi gelecek çatışmalar ve yeni küresel güç dengesi için bir test örneğine çeviriyor.

Giriş

Kasım 2020’de Etiyopya’nın kuzeyindeki Tigray bölgesinde başlayan çatışma, son aylarda birkaç kez dönüşüme uğrayarak tüm ülkeyi etkiledi. Son aylarda çatışma, Afrika Boynuzu gibi son derece kırılgan bir bölgesel kompleksin istikrarını zedeleyen bir dizi ülke içi ve bölgesel dinamiği tetikledi. Çatışmanın nasıl gelişeceğini öngörmek zor olsa da Etiyopya’nın istikrarsızlığının etkileri hiç kuşkusuz tüm bölge ülkelerinin geleceğini derinden etkileyecek. On iki aydan fazla süren çatışma, önde gelen uluslararası oyuncuların birçok durumda tamamen farklı olan duruşları benimsemelerine neden oldu. ABD ve Çin rekabeti, Etiyopya çatışması etrafında gelecekteki küresel dengelerin bir testi haline gelebilecek bir nüfuz mücadelesi yarattı.

1. Çatışma Dinamikleri ve Yıpratma Savaşı Riskleri

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in Kasım 2020’de Tigray bölgesine askeri müdahalede kararı giderek tüm ülkeyi etkisi altına alan bir çatışmayı tetikledi. Savaş, yeni başbakan ile yirmi yılı aşkın süredir Etiyopya siyasetine ve ekonomisine hâkim olan Tigraylı seçkinler arasındaki iki yıllık gerginliğin ardından patlak verdi. İktidara geldikten sonra, Abiy Ahmed Etiyopya’nın etnik-politik dengesini yeniden şekillendirdi ve Tigraylı seçkinlerin etkisini kademeli olarak azalttı. Fakat gerilimler, Tigray yetkililerinin federal hükümetin erteleme kararına rağmen bölgesel seçimler düzenlemeye karar vermesi üzerine kontrolden çıktı. Tigray topraklarındaki bir federal askeri üsse düzenlenen saldırının ardından Etiyopya Milli Savunma Güçleri (EMSG), bölgeye müdahale etti. O tarihten itibaren çatışmalar en az dört ayrı aşamadan geçti. Etiyopya birlikleri, Tigraylıların başkenti Mekelle de dahil olmak üzere kuzey bölgesinin çoğunu ele geçirdi, ardından Haziran ve Ağustos aylarında bunu Tigraylıların iki saldırısı izledi bu da Addis Ababa’nın sonbaharda karşı saldırısına yol açtı. Son aşama ise EMSG’nin karşı saldırıyla Ekim’de başladı.

İki kamp bir yanda kuzey bölgesindeki iktidar partisi Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (THKC) ile öbür yanda Abiy Ahmed etrafında netleşirken birkaç başka aktör de var. Federal ordunun operasyonu, Amhara ve Afar gibi diğer Etiyopya bölgesel devletlerinden düzenli birliklerin yanı sıra Eritre Savunma Kuvvetleri’nin (ESK) aktif desteğini içeriyor. Etiyopya Başbakanı yazın Tigray karşıtı cepheyi bir araya getirebilirken karşısındakiler de ortak istekleri Abiy Ahmed hükümetini devirmek olan Etiyopya’nın farklı eyaletlerinden dokuz grubun da katılımıyla kendi koalisyonları Etiyopya Federalist ve Konfederalist Güçleri Birleşik Cephesi’ni kurdu. THKC liderliğindeki koalisyonun siyasi ajandası Etiyopya Devrimci Demokratik Halk Cephesi (EDDHC) döneminde uygulanan bir devrimci demokrasi türü olan Abyotawi demokrasisinin revize edilmiş bir versiyonu üzerinden ülkenin federal yapısını yeniden canlandırmayı amaçlıyor. Proje, son yıllarda medemer (sinerji/eklemlenme) kavramına dayanan bir pan-Etiyopyacı vizyon savunan Başbakan’ın siyasi ajandasına açıkça karşı koymayı amaçlıyor. Askeri yardım açısından THKC’nin askeri kanadı Tigray Savunma Güçleri (TSG) öncelikle, Jaal Maroo liderliğindeki Oromo Kurtuluş Ordusu’nun (OKO) desteğine dayanıyor.

Kasım ayında, TSG-OKO birliklerinin başlattığı karşı saldırı önemli bir başarı yakalayıp Başbakan’ı altı aylık OHAL ilan etmeye zorladı. Tigraylıların Dessie ve Kombolcha gibi stratejik öneme sahip şehirleri ele geçirmesi Addis Ababa’nın da kuşatılacağını ima ediyordu. Ancak, birkaç hafta içinde çatışmanın güç dengesi bir kez daha değişti. Abiy karşıtı koalisyonun yaptığı bazı stratejik hatalar federal hükümetin müttefiki bölgesel ordulara yeni askerlerin katılmasıyla birleşince çatışmanın seyri tekrar Abiy Ahmed’in lehine döndü. Ayrıca Etiyopya hava gücünün devasa ölçekte artması da TSG liderliğindeki birliklerin ilerleyişini durdurmada hayati rol oynadı. Etiyopya Hava Kuvvetleri (EHK), Derg döneminden beri kullanılmakta olan MIG-23 ve Sukhoi Su-27 gibi Rus yapımı eski jetlerin yanında farklı menşelere sahip silahlı insansız hava muharebe araçlarına (SİHA) dayanıyor. Halihazırda Çin yapımı Wing Loon I, İran yapımı Mojaher-6 ve geçen Ağustos’tan itibaren TB2 gibi Türk yapımı SİHA’lar Etiyopya semalarında uçuyor. Bu nedenle, son birkaç hafta Etiyopya kuvvetlerinin yeniden zemin kazanmasına ve başkent Addis Ababa’ya ikmalin devam etmesini sağlamak için hayati bir arter olan Cibuti’ye bağlayan rotada güvenli geçiş sağlamasına izin verdi.
Bu bağlamda ülke, kuzeydeki Tigray bölgesinden birkaç eyalete daha yayılan bir iç çatışmaya sürüklendi. Protesto ve çatışmalar ülkenin tüm bölgelerinde mevcut, Hatta Metekel bölgesi gibi gizli anlaşmazlıkları da yeniden uyandırıyor. Ülkenin mali durumu da inanılmaz derecede kırılgan ve temel ihtiyaç ürünlerinin fiyatları çarpıcı bir şekilde arttı. Bu durum hayat koşullarını kötüleştirip Tigray gibi çatışmadan en çok etkilenen bölgelerdeki yaklaşık altı milyon insanı etkileyen bir insani krizin sürmesine neden oldu. Çatışmaya ek olarak Tigray, son yıllardaki en kötü kıtlıklardan birine maruz kalırken Addis Ababa’nın Tigray bölgesine giden insani yardım koridorunu aylarca kesintisiz bir şekilde kapatma kararı durumu daha da kötüleştirdi. Çatışma son aylarda partilerin birbirleriyle çelişen anlatı ve propagandalarıyla alevlenen etnik bir boyut kazandı. Bunun sonucunda sivillerin diğer sivillere karşı uyguladığı şiddet ve istismar olaylarında artış oldu. Uluslararası kuruluşlar ve STK’lar iki tarafın da işlediği ve bazıları savaş suçu denebilecek ciddi ve tutarlı insan hakları ihlallerini raporladılar.