Özet: Rusya ve Türkiye, ilişkilerin kopma noktasına geldiği Kasım 2015 ile Temmuz 2016 arasındaki süreçten bu yana siyasi ve ekonomik bağlarını yeniden güçlendirmek hususunda uzunca bir yol kat etti. Ancak söz konusu normalleşmenin, ticaret ve yatırım alanında aynı hızda ilerlediğini söyleyemeyiz. Bunun yanında Moskova, Türk hükümetinin de bazı noktalarda göze çarpan tavizkâr tutumuyla birlikte enerji ve tarım gibi ekonomi başlıklarında sahip olduğu prensipleri dikte etmede başarılı oldu. Dahası, Moskova için hem ikili ilişkilerdeki kriz hem de sonrasında ticaretin karşılıklı bağımlılığı, yumuşak bir baskı aracı haline geldi. Sonuç olarak Türkiye, Rusya’yı Suriye’de süren iç savaş gibi önemli dış politika alanlarında bir ortak olarak görmekle birlikte, enerji güvenliği gibi diğer alanlardaki konumunu iyileştirmenin yollarını da aramaya devam ediyor. Bu noktada Ankara, Türk Akımı boru hattı projesi ve Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santral gibi stratejik projelerde kaydedilen ilerlemeye rağmen, sahip olduğu kaynakların çeşitlendirilmesini sağlamak için uzun soluklu hedefinden vazgeçmemiş görünüyor. Ticaret ve yatırım özelinde ilişkilerin normalleşmesini daha sağlıklı hale getirmek için Rusya’nın yanı sıra Türkiye’nin de belli oranda tavizler vermesi gerekiyor. İkili ilişkilerde daha da ilerlemek ve her iki ülkedeki üretici ve tüketicilere maksimum fayda sağlamak içinse ekonomik ilişkilerde depolitizasyonun sağlanması gerekmektedir.