Özet: Bu makale, Orta Doğu ölçeğinde Suudi Arabistan’ın izlediği İran karşıtı politikayı mercek altına alacaktır. Kral Selman’ın Suudi yönetiminin başına geçmesiyle birlikte İran ve Suudi Arabistan ilişkilerinde yeni bir döneme girilirken, Muhammed bin Selman’ın dış politika tarzı, iki ülke arasında sürekli hâle gelen bir gerilime yol açmıştır. Ancak tüm hikaye bundan ibaret değildir. Suudi Arabistan’daki iktidar değişimi, bölgesel güç dengesindeki değişimler ve Trump’ın ABD’nin yeni başkanı olarak Orta Doğu’da İran karşıtı politikayı esas alması, Riyad’ı daha aktif ve fırsatçı bir siyaset izlemeye sevk etmiştir. Bu anlamda Suudi Arabistan, İran’ın Orta Doğu eksenindeki bölgesel rolüne gün geçtikçe daha fazla odaklanmaya başlamıştır. Suriye sahasında sözde İslam Devleti’nin (IŞİD) ve silahlı muhalefet gruplarının mağlup edilmesi; Suriye ve Irak hükümetlerinin ülkede kontrolü yeniden sağlaması ve nereye evrileceği konusunda hemen hiç kimsenin kestiremediği Yemen’de süren belirsiz savaşın mevcut gerginlikleri tırmandırması gibi faktörlerin tümü, Riyad’ın pozisyonunu zayıflatmış, nüfuzunu daraltmış ve rakibi İran’ın elinin güçlenmesine sebep olmuştur. Bu sebeple Riyad, bölgedeki eğilimleri kontrol altına almayı ve bir ideal olarak bu eğilimi tersine çevirmeyi hedefleyen bir İran karşıtı politikayı benimsemiştir.