[Bu yazının İngilizce orijinal versiyonu Al Sharq Forum’un web sayfasında mevcuttur]
Zorunlu göç meselesi bugün artık her yerde karşılaşılan bir fenomendir ve Orta Doğu da bundan müstesna değildir. Bilhassa Batı Asya ve Kuzey Afrika, son yıllarda dünya üzerindeki en geniş kapsamlı mülteci krizlerinin yaşandığı bölgelerdir[1]. Suriye, 6 milyon mülteci ile en çok mülteci veren ülkelerin başında gelmekteyken; 2,6 milyon ile Afganistan onu takip etmektedir. Ayrıca bölgenin kalbinden çok uzakta olmayan Güney Sudan’da zorunlu göç mağduru 2,4 milyon insanın yanında Somali (1 milyon) ve Sudan (0,5 milyon) gibi ülkeler de 70 milyonluk küresel mülteci oranına katkıda bulunmaktadır. Orta Doğu’daki zorunlu göç listesinin başında ise belirsiz durumları on yıllardır devam eden 5 milyon Filistinli yer almaktadır. Ülke içinde yerinden edilip göçe zorlananların oranı da Suriye (6 milyon), Yemen (2 milyon) ve Irak’ta (Musul krizi döneminde 2,6 milyon) daha önce görülmemiş rakamlara ulaşmıştır.
Orta Doğu sadece milyonlarca mülteciyi ortaya çıkaran bölge olmayıp, aynı zamanda en çok mülteciye ev sahipliği yapan bölgedir. Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak, Suriyeli mültecilerin en çok bulunduğu ülkelerdir. Pakistan ve İran da sırasıyla 1 milyon ve 1,5 milyon Afgan mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Filistinli mülteci nüfusunu da hesaba kattığımızda, Orta Doğu devletlerinin ülkesinden göç etmek durumunda kalanların yarısına ev sahipliği yaptığı görülmektedir.