Kasım Süleymani’nin beklenmedik suikastından sonra İran bölgede kademeli bir tırmandırma stratejisi izleyecek. İlk aşamalarında bu strateji aşağıdaki adımları içerecek:

1- ABD’yi güçlerini Irak’tan çekmeye zorlamak

2- Nükleer faaliyetlerine ivme kazandırmak

3- Büyük bir gövde gösterisi

Gözlemlerimize göre ikinci tırmandırma düzeyi, Tahran’a “yadsınabilirlik” ilkesine dayanarak kendisini savunma imkânı vereceği için İran’ın karşılığının Irak’taki vekilleri aracılığıyla ABD güçlerine saldırmayı kapsaması muhtemeldir. ABD’nin Körfez devletlerindeki üslerinden saldırması durumunda İran Amerikan müttefiklerini doğrudan hedef alır. Sonuç olarak bir yük paylaşımı örüntüsü görebiliriz: Vekil aktörler ABD ile İran ise ABD’nin müttefikleriyle ilgilenecek.

Türkiye dibinde cereyan eden böyle bir çatışmayı önlemeye çalışacağından önümüzdeki dönemde Suriye’de ve özellikle de Libya’da daha etkin stratejilere geçebilir. Ankara burada iki boyutlu bir strateji güdebilir:

  1. ABD ile İran arasında arabuluculuk girişimi
  2. Türkiye’nin bölgesel gündemine ivme vererek jeopolitik kazanımlarını en üst düzeye çıkarmak.

Her ne kadar Türkiye’nin arabuluculuk çabaları önemli olsa da ABD Türkiye’ye bir arabulucudan çok müttefik olarak ihtiyaç duyuyor. Bu kapsamda Washington muhtemel bir çatışmada ABD’ye daha yakın durması için Ankara’ya özel tavizler teklif edebilir. Yine de Ankara iki taraftan tavizler koparıp bölgedeki atılgan aktör rolünü tamamlamak için Tahran ve Washington ile bağlantılarını sürdürecek.

Süleymani suikastı İran’ın Suriye’deki operasyon ve koordinasyon kapasitesini azaltarak Şii milislerin Suriye muhalefeti yerine ABD’ye karşı adım atmasını gerektirebilir. Sonuç olarak bu durum Türkiye’nin müttefiki Suriye Milli Ordusu’na (SMO) Suriye’de alan açacak. Bu bağlamda Putin’in Suriye ve Türkiye liderleriyle devam eden toplantıları İran’ın güçlerini başka cephelere kaydırmak zorunda kaldığı bir zamanda yeni bir mutabakata varılacağının işareti olarak yorumlanabilir.