Geçen Temmuz, seçilmiş Başkan Joe Biden Mısır Cumhurbaşkanı Abdul Fettah Sisi’yi kast ederek “Trump’ın favori diktatörüne artık açık çek verilmeyecek” şeklinde bir tweet attı. Bu tweet yeni yönetimde Washington ile Kahire arasındaki ilişkilerin eskisi gibi olmayacağının açık bir göstergesi olsa da ilişkilerin büyük bir dönüşüm geçireceğini varsaymak da abartı olur.
İki ülke arasında beklenen gerilim iki nedene bağlanabilir. Birincisi, demokrasi ve insan hakları konusu muhtemelen Biden yönetiminin gündemine en başta yer almasa da girecek. Başkan Donald Trump dört yıl boyunca Mısır’da işlenen insan hakkı ihlallerine ilişkin yaygın raporları hiç umursamadı. Trump yönetimi, şiddet ve istikrarsızlıkla boğuşan bir bölgede Ortadoğu’daki Amerikan çıkarlarına yönelik tüm tehditleri bertaraf etmek amacıyla otoriter rejimleri destekleyerek güvenlik merkezli bir strateji benimsedi. Trump bu yüzden insan hakları siciline yöneltilen eleştirilere rağmen Sisi rejimine desteğini defalarca gösterdi.
Gerilimin ikinci kaynağı ABD’nin Mısır’ın bölgesel müttefikleriyle ilişkilerinde beklenen bozulma olacaktır. Suudi Arabistan’ın Yemen’de kayda geçen savaş suçları ve daha da önemlisi Biden’ın cezasız kalmaması gerektiğini tasdik ettiği Cemal Kaşıkçı suikastı nedeniyle yeni yönetimle ilişkilerinde gerileme yaşama ihtimali yüksek. Ayrıca ABD-İsrail ilişkisi de Barack Obama başkanlığında yaşadığı rahatsızlığı tekrar yaşayabilir. Bir tarafta yeni Amerikan yönetimi ile öte tarafta Riyad ve Tel Aviv ile arasındaki gergin ilişkiler muhtemelen Sisi rejimini olumsuz yönde etkileyecek.
Bu, ABD-Mısır ilişkilerinin açık karşılaşmaya döneceği anlamına gelmiyor. Mısır on yıllardır ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki dış politikasında bir köşe taşı olagelmiştir. İki taraf hâlihazırda birkaç bölgesel konuda iş birliği yapıyor: Terörle mücadele, Arap-İsrail çatışması, Libya’daki savaş ve Doğu Akdeniz’deki çatışma. Bu nedenle yeni yönetim Mısır rejimiyle karşılaşmasında çok ileri gitmeyecektir.
Dahası, Biden yönetiminin Obama’nın Ortadoğu’dan çekilme stratejisini izleyeceğini tahmin edebiliriz. 2013 yazında, Kahire’deki kanlı darbeden sonra ABD’nin Mısır üzerindeki yaptırımlarının sadece sınırlı ve etkisiz olmadığı aynı zamanda Mısır rejiminin Rusya ve Çin ile ilişkilerini güçlendirmesine ve silah temin kaynaklarını çeşitlendirmesine de neden olarak Amerika’nın Kahire’deki nüfuzunu daha da zayıflattığı ortaya çıktı.
Joe Biden zaferinin Mısır’daki iç politika üzerindeki etkisi, demokrat muhalifler arasında uyandırdığı heveslere rağmen büyük ölçüde semboliktir. Sisi rejiminin Beyaz Saray Sözcüsü tarafından zaman zaman haşlanacağı veya bazen sınırlı yaptırımlarla rahatsız edileceği beklenebilir ama Mısır’daki siyasi statükoya ciddi bir şekilde meydan okunması düşük bir ihtimaldir.