Yönetici Özeti

  • 15 Temmuz akşamı Türk silahlı kuvvetleri içerisindeki bir grup asker Cumhuriyet tarihinin yedinci darbe girişimine imza attı.
  • Darbe sonrası soruşturmalar; darbe girişiminin Gülen hareketine mensup subaylar — Türkiye tarafından 2014 yılında terör örgütü olarak belirlenen ve sadece Türkiye devlet yapısı içinde büyük bir temsile sahip olmayan, ama aynı zamanda güçlü uluslararası ağlara sahip gizli bir grup— tarafından başlatıldığına dair pek çok ayrıntıyı ortaya çıkardı.
  • Soğuk Savaş dönemi boyunca herhangi bir hükümeti devirmek ve gücü ele geçirmek için klasik tarzda başvurulan askeri darbelerin 4 temel özelliği bulunmaktaydı: Hız, gizlilik, yasa dışılık ve ana aktör olarak ordunun başı çekmesi.
  • Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından dünyanın birçok yerinde meydana gelmeye devam eden askeri darbe girişimlerinin artık eski moda yöntemlerle başarılı olamayacağı gittikçe netleşti.
  • 15 Temmuz kendisinden önceki herhangi bir darbeye benzemeyen vahşi bir girişimdi. Darbeciler, klasik anlamda bir darbenin olmazsa olmazlarından olan hızlı ve güçlü bir hareket tarzıyla, sabahın erken saatlerine doğru görevlerinin başarıyla tamamlanacağına inanmış görünüyorlardı. Bu sebeple, hayata geçirilmek istenmiş Gülenci cuntanın, darbe girişimine ‘Yıldırım Operasyonu’ adını vermesi bundan ileri geliyordu.
  • Bu klasik darbe girişimini mahkûm eden şey Milli İstihbarat Teşkilatının ordu içerisinden teşkilat başkanına yönelik bir saldırı girişimi olabileceğine dair istihbarat almasıydı. Bir darbe girişimi olduğu anlaşıldığında darbeye karşı çıkan insanlar bu sayede, darbe girişimine karşı harekete geçmek ve direnmek için yeterli zamana, cesarete ve gerekli araçlara sahip oldular.
  • 1960 yılında gerçekleştirilen darbede, darbenin beyin takımının Ankara’da bulunan radyo istasyonuna bir yüzbaşı eşliğinde iki piyade eri göndermesi ve orada görevli yaklaşık 50 askerin radyoyu ele geçirdiklerini ve bu askerlerin evlerine gitmeleri gerektiğini söylemeleri yeterliydi. Hatta ulusal tek kanal olması itibariyle ülkedeki en önemli yayın organının ele geçirilmesi yaklaşık 10 dakika almış olmalıydı.
  • 1980 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) komuta kademesinden oluşan Genelkurmay, saat gece 03:00 sularında harekete geçip sabahın erken saatlerine doğru darbeyi tamamladığında herhangi bir direnişle karşılaşmamıştı.
  • 1990’ların başından itibaren özel televizyon kanallarının açılması ve televizyonun Türk evlerinde her geçen gün sayılarının artması, 1997 yılında alışılmışın dışında bir darbe yönteminin kullanılmasının sebeplerinden biriydi.
  • 15 Temmuz askeri cuntası, Türkiye’deki yeni medya ortamının doğasını, niteliğini ve gücünü hafife aldı. Bununla birlikte, darbe girişimi gerçekte planlandığı şekilde gece 3’te gerçekleşseydi büyük olasılıkla Türk medyasının büyük bir çoğunluğunun kontrolü de ele geçirilmiş olacaktı.
  • 15 Temmuz askeri cuntasının; Genelkurmay Başkanlığı’nın tüm hareketleri (uçuş, tank sevkiyatı, askeri hareketlilik ve kamyonların kullanımı gibi) derhal durdurması için açık emir vermesine rağmen kati surette geri adım atmaması, cuntanın ülke çapında bir iç savaşı göze alacak kadar gözü dönmüş olduğunu gösteriyordu.
  • 1960 ve 1980 darbelerinden sonra başvurulan sistematik şiddete ve ortaya çıkan kanlı bilançoya rağmen söz konusu darbelerin mimarları, darbe girişimlerinin başarılı olması için silahlara başvurmaktan, darbe sırasında sivil kanı akıtmaktan çekinmişlerdi.
  • Bir darbe planlayan askerler, açık ve basit bir hikâye sunmadan yapılan darbelerin genellikle toplumun geniş kesimlerinin nezdindeki “meşruiyet” eksikliğinin farkındadırlar. Genelkurmay Başkanı Cemal Gürsel de dâhil olmak üzere 1960 darbesinin arka planında yer alan orta rütbeli subayların birçoğu; toplumun, askeri müdahalenin öncesinde insanların bir darbeyi meşru bulacakları doğru zamanı beklemişti.
  • Ülkenin dört bir yanına hâkim olan kaos havası; birçok yerde toplumun geniş kesimlerinin 1980 darbesini sevinçle karşılamasına sebep olmuştu. Darbe öncesindeki toplumsal kargaşa hali bir başka darbe için gerekli koşulları sağlamıştı. 1997 yılında birçok ‘sivil’ toplum örgütü ve siyasi parti -başta CHP olmak üzere- darbeye açıktan destek verdi. Aslına bakılırsa sivil alanın orduyla darbe sırasında yakın iş birliği içerisinde olması, darbenin klasik bir darbe olarak değil de seküler bir ağ ittifakı yoluyla, yeni tür bir darbe tarzının uygulanmasına imkân tanıdı.
  • 15 Temmuz komplosunun en çarpıcı kısmı ise, darbecilerin herhangi bir tarafsızlık iddiası içerisinde bile olma ihtiyacı hissetmemeleriydi. Tarafsızlık iddiasının olmaması ve toplumu doğrudan bölmekten kaçınmaması açısından; 1960 ve 1980 askeri darbelerinin aksine, 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin 1997 darbesinin ruhunu anımsatan özellikte fakat onun daha radikal bir versiyonu olduğu söylenebilir.
  • 15 Temmuz darbe girişimini başlatanlar; birlik bütünlüğü, ekonomik ve siyasal güç projeksiyonu ve etik dış politika sorunlarıyla boğuşan Avrupa Birliği içerisinde yaşanan istikrarsızlığı da fırsat bilmiş olmalı. Ancak daha da önemlisi, darbenin başarılı olması halinde Obama yönetiminin Türkiye’de darbeci yönetime yönelik herhangi bir ciddi yaptırımı gündeme getirmeye gönülsüz davranacağını da düşünmüş olmalılar.
  • Her darbe girişimleri ilk saatlerinde oldukça kırılgandır. Demokratik yollarla seçilmiş bir hükümetin tabiri caizse vahşi bir darbe girişimiyle mücadele ettiği bir anda Obama yönetiminden gelen muğlak mesajlar, darbecilere açık destek olarak algılandı.
  • Askeri okullarda darbe sonrası oluşan havayı kontrol altına almak; özellikle ordunun siyasete müdahaleci zihniyetinin askeri okullar aracılığıyla yayıldığı hatırlanacak olursa, uzun vadede TSK’nın rehabilite edilmesi için ilk adım olur.
  • Hükümet aynı zamanda ordunun, kapılarını toplumun belirli kesimlerine kapattığı eski alışkanlıklarına geri dönmesine izin vermemek noktasında dikkatli ve ihtiyatlı olmalı. Bu noktada; Gülenci subayların ordunun içine sızmasının kabul edilemez boyutu, muhafazakâr görüşe sahip vatandaşların askeri okullara ve ordunun diğer kademelerine girmesini engellemek için kullanılmamalı.
  • Darbe girişiminin büyük ölçüde Gülenci ağ tarafından başlatıldığından ve gerçekleştirildiğinden emin olunsa da darbeyi başlatanların kim olduğunu bilerek veya bilmeyerek farklı nedenlerle darbe girişimine katılan subaylar da oldu.
  • Balyoz davasının eski sanıklarından bazı isimlerin TSK içerisinde önemli görevlere yeniden getirildiğine dair haberler; başta, mevcut sorunun üstesinden gelindiği algısını beslese de bundan sonra sorun, “kendi içinde bölünmüş bir ordu” değil, fakat bunun yerine ordunun içindeki fraksiyonlar arasında “dengenin olmaması” olabilir.
  • Askeri reformların gündeme getirilmesi ve bunun, hükümetin kısa ve uzun vadeli gündem başlıkları arasına girmesi gerekiyor. Aslına bakılırsa Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) bu durumu, ordunun herhangi bir müdahaleyi meşrulaştırmak için başvurduğu TSK’nın İç Hizmet Kanunu’nda yer alan 35. Maddeyi çıkarmak gibi kimi formel, legal yapıda yapılan düzenlemeler yoluyla büyük ölçüde çözmüştür. Ancak AK Parti yine de bu konunun özünü, ordu için uzun vadeli bir stratejik yeniden yapılandırma ve dönüşüm planı içerisinde ele almalıdır.