Rusya’nın Suriye’deki savaşı çözüme kavuşturma çabaları son birkaç haftadır şaşırtıcı derecede yoğun diplomatik girişimlere sahne oldu. Rus yetkililer ile Suriye krizindeki kilit aktörler arasında geçen toplantılar ve telefon görüşmeleri, Moskova’nın Suriye’de gücünü ortaya koyacağı yeni bir hamle için hazırlandığının işaretleriydi. Savaş başladığından bu yana, Rusya’nın 2015 sonbaharında Şam’a sahada askeri destek vermeye başlamasının ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmek için ilk kez Suriye’den ayrılan Devlet Başkanı Beşar Esad, geçen hafta Rusya’ya sürpriz bir ziyarette bulundu. Büyük ölçüde sembolik bir öneme haiz bu gelişme, Moskova’nın Suriye’deki faaliyetlerini değiştirebileceğine dair sinyaller veriyordu.

Stratejideki bu değişim sinyali gözlemcilerin gözünden kaçmadığı gibi bir sürpriz olarak da görülmedi çünkü önümüzdeki üç ay içerisinde Rusya’da gerçekleşecek olan devlet başkanlığı seçimleri sebebiyle iç politika, Rus dış politikasını da doğrudan etkileyen bir faktör haline gelecek. Bu bağlamda, Putin’in doğru bir adım atması ve devlet başkanlığı koltuğunda bir dönem daha kalması için Suriye’nin yardım etmesi gerekiyor. Bu, Suriye’de kesin bir zafer elde etmeksizin Putin’in yeniden seçilemeyeceği anlamına gelmiyor ancak sona ermemiş bir askeri operasyonun devam edecek olması, kolaylıkla siyasi bir yük haline gelebilir. Haliyle bu yük, Putin’in devlet başkanlığının bir sonraki döneminde peşini bırakmayabilir. Çünkü dış politikada Moskova’nın attığı adımlar Rus toplumu arasında her şeyden fazla yankı uyandırıyor. Putin için Suriye’de askeri ve siyasi bir zafer ilan etmenin vakti oldukça yakın: Bu yüzden şartlar, Putin’in adaylığını açıklayacağı 14 Aralık’ın hemen öncesinde kamuoyunu Suriye savaşının bittiğine ikna etmesini sağlayacak duruma getirilmelidir.

Zaman baskısı hisseden Putin de Suriye’ye dair söyleminde kayda değer değişikliklere gitti. Moskova için şu an, siyasi diyalog ve ülkenin yeniden inşasına duyulan ihtiyaç askeri odaklı endişelerin önüne geçiyor. Nitekim Rus Devlet Başkanı, bir süredir müttefiklerine ve muhaliflerine –her ne kadar hemen hiçbiri bunu tamamen kabul etmese de- Suriye’deki durumun “normalleştiği” fikrini satmaya çalışıyor. Putin; Esad’ın Rusya’ya yaptığı son ziyarette ve Rusya, İran ve Türkiye liderlerinin 22 Kasım günü Soçi’de bir araya geldiği zirvenin basın toplantısında da benzer mesajları veriyordu.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile yaptığı görüşmelerde Putin; Astana görüşmelerinin önemine vurgu yaparken, Suriye’yi savaş sonrası dönemde yeniden inşa etme çabalarını hızlandırmaya odaklanılması ve Türkiye ile İran’a Suriye’nin yeniden inşasına katkıda bulunma çağrısı yaptı.

Putin, Astana süreci ve yedi turda yapılan görüşmelerin, Suriye’de çatışma sonrası döneme kapı aralayacak koşulları yarattığı hakkında uzun uzadıya konuştu. Her ne kadar Putin, Cenevre Görüşmeleri’nin önemine ve büyük ölçekli siyasi süreçler olduğuna her zaman vurgu yapsa da Rusya öncülüğündeki Astana Görüşmeleri’nin daha büyük önceliğe sahip olduğunu net bir şekilde ortaya koydu. Bu da esasında, çatışmayı sona erdirmeye yönelik siyasi çözümü tekeline almak anlamına geliyordu.

Öte yandan Rusya için en önemlisi, Ankara’nın ve Tahran’ın desteğini garanti altına alarak bir Suriye Kongresi fikrini muhataplarına pazarlamada başarılı olmuş gibi gözükmesiydi. Moskova; Suriye Kongresinin, savaşın askeri aşamasıyla savaş sonrası dönem arasında bir dönüm noktası haline gelmesini bekliyor. Bu anlamda Erdoğan da Ruhani de Putin’in Suriye üzerindeki zımni zafer ilanına uymaya razı olacak gibi görünüyor.

Rusya, barış için geçiş sürecinin altını çizerek Suriye Kongresi fikrini öne çıkarırken, diğerleri bunu bir ayak bağı olarak görüyor. Bu nedenledir ki Suriye muhalefeti kongreye dair ortak bir pozisyon geliştiremedi. Astana’daki delegasyona başkanlık eden Muhammed Alluş ve Yüksek Müzakere Komitesi (HNC), Rusya destekli bir görüşmeyi reddetti ve bunun uluslararası çabaları boşa çıkarmak üzere tasarlandığını öne sürdü. Bu değerlendirme, Astana Görüşmeleri’ne karşı Cenevre’deki platformu önceleyen siyasi bir manevraydı. Bunun yanı sıra Suriye Kongresinin zaman içerisinde birçok kez ertelenmesinin (en son Ocak 2018’e ertelenmişti) ve formatının ciddi bir şekilde değişmesinin sebebi, muhalefetin Rusya tarafından empoze edilen bir çözümü reddetmesinden kaynaklanıyor. Bu kongre, başlangıçta Suriye’deki tüm siyasi ve etnik grupların liderlerini içeren bir toplantı olarak planlanmıştı, daha sonra birçok siyasi aktör için korkutucu olan bağlayıcı olma probleminin üstesinden gelmek için farklı kesimlerden binlerce Suriyelinin bir araya getirileceği ve hiçbir kesimin dışlanmayacağı bir kongreye dönüştü.

Fakat kongreye karşı çıkanlar sadece muhalifler de değil. Çünkü Rusya’nın ortakları konumunda olan Türkiye ve İran da bunun geçerliliğini sorguluyor. Putin’in Erdoğan ve Ruhani’nin kongreyi desteklediğine dair muzaffer açıklaması, Türk Cumhurbaşkanı’nın Kürtlerin katılımını reddetmesiyle (ki Kürtlerin yokluğunda kongre pek de bir anlam ifade etmeyecektir) etkisini yitirdi. Bu gelişme, kongrenin neden yakın bir dönemde yapılmayacağının sebeplerinden bir tanesidir. Geniş bir uluslararası desteği olmayan ve İran’ın, arkasındaki destekleyici güçlerden olduğu bir kongre, Suriye muhalefetinin katılımını da daha az muhtemel hâle getirecektir. Çünkü Moskova, Esad’ın karşıtlarına (muhaliflere) İran ve uzantısı Hizbullah’ın sponsoru olacağı savaş sonrası bir siyasi sürecin sonuçlarından faydalanacakları bir statü teklifinde bulunmuştu.