Yönetici Özeti

  • Arap Baharı’nın patlak vermesiyle yaşanan devrimlerin ardından artan İran nüfuzu, İran İslam Cumhuriyeti’nin Arap toplumları, özellikle de Sünni topluluklar nezdindeki imajını ciddi bir şekilde değiştirmiştir. İran’ın, Suriye’deki mevcut rejimin lideri Beşar el-Esad’a karşı 2011’de başlatılan isyan girişimlerinin bastırılmasındaki ve Maşrık bölgesindeki ülkelerde devlet güçlerine paralel güvenlik birimleri ile askeri birlikler oluşturma girişimleri, İran açısından olumsuz bir imaj yaratmıştır. İran ise bu imajı düzeltmek ve Sünni Arap ortaklardan oluşan geniş bir taban oluşturmak için jeopolitik kazanımları yoluyla yerel Sünni Arap toplulukları ile iletişim ağları inşa etmeye çalışmaktadır.
  • Müslüman Kardeşler (İhvan olarak bilinmektedir), İran’ın devlet-dışı aktörler konusunda izlediği diplomaside başlıca hedeflerinden biri olagelmiştir. İran, küresel İhvan ağına tarihsel anlamda öncülük eden Mısır İhvanı’nı, genel olarak Arap halk taban hareketleri ile ilişkilerini geliştirme çabaları çerçevesinde bir bakıma yanına çekmeye çalışmaktadır. Bir taraftan Mısır’daki ve bölgenin geri kalanına yayılan İhvan ile ilişkilerini geliştirmek; Tahran’ın kamu diplomasisini güçlendirirken, öte taraftan kendisine düşman aktörlerle yaşadığı sorunlarda İhvan’ın arabuluculuk etmesi için de zemin hazırlamaktadır. Bu sebepledir ki Arap Baharı devrimleri, bilhassa Mısır’daki devrim, kritik Sünni Arap aktörlerle olan ilişkilerin yeniden tanımlanması açısından bir dönüm noktası olmuştur.
  • Mısır İhvanı için Ocak 2011’deki Mısır Devrimi, İhvan’ın bölgesel düzeyde siyasi yapılara ve temel bir aktör olarak kendisine yönelik yaklaşımlarda bir dönüm noktası olmuştur. İran hususunda ise, Arap Baharı döneminde bölgesel siyasi dinamiklerin yeniden şekillenmesine paralel bir şekilde karşılıklı ilişkileri yeniden yapılandırmak yönünde ortak bir çıkar söz konusuydu. İhvan ile İran arasında geçmişte kurulan ve mezhepler arası bir mahiyette olan ikili ilişkiler de önemli bir faktördü.
  • İhvan’ın, Mısır’ın bölgeye yönelik dış politikasında köklü değişikliklere gitme konusundaki yaşadığı tereddütler, Körfez bölgesindeki kilit aktörler-Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)- arasında İslamcı bir bölgesel eksenin yükselişe geçtiğine dair endişelerin artmasını beraberinde getirmiştir. İhvan özelindeki beklentiler de bu noktada Mısır tarafının cesurca adım atması yönünde iken, buna mukabil İran’ın da mevcut tablodan tatmin olmadığı bir düzlemde seyretmiştir.
  • Mısır İhvanı iktidara yaklaştıkça iç ve dış baskılar artmış ve grup, “İran dosyası” ile ilgili daha temkinli bir yol izlemeyi tercih etmiştir. Mısır İhvanı’nın öncü kadrolarının başında gelen isimlerden Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, İran ile iletişim kanallarını selefi olduğu Hüsnü Mübarek ile kıyaslanamayacak ölçüde açık tutmuş olsa da Mısır ile İran’ın tam bir yakınlaşma içerisinde olmasından da mümkün mertebe kaçınmıştır. Bunun yerine Kahire, Körfez bölgesindeki aktörlerin artan endişelerini aşamalar halinde gidermeyi tercih etmiştir.
  • Kahire’deki İhvan önderliğindeki hükümete karşı yapılan askeri darbenin ardından grup, Mısır’da ve Mısır’da yeni oluşan askeri cunta öncülüğündeki hükümetin bölgede yürüttüğü tasfiye politikasını bertaraf etmek için yalnız kalmayı tercih etmiştir. Darbeden sonraki ilk dönemlerde, İran medyasına yansıyan resmi söylem, Tahran’ın İhvan ile iletişimi sürdürmeye istekli olmadığını ortaya koymaktaydı. Diğer taraftan İhvan da İran’dan gelecek bir desteğe yönelik isteksizliğini, İran ile iş birliği yapmayı kendileri için zor kılan mevcut hassas durumu öne sürerek gerekçelendirme yoluna başvurmaktaydı.
  • Mısır İhvanı içerisindeki bölünmeler her geçen gün artarken İran, gelişmekte olan taraflarla (eski toplar, yeni liderlik cephesi ve muhalifler) arasında yeni iletişim kanalları açmaya başlamıştır. Bu grupların her birinin ise örgütün dış politikası ve İran’la nasıl bir ilişki kurulması gerektiği hakkında farklı görüşleri mevcuttu. Eski toplar, İran’a olan yaklaşımlarında daha muhafazakâr bir tutum takınırken, muhalif kanat da İran’a İran konusunda daha açık ve yeni liderlik cephesi ise bu ikisi arasında bir pozisyona sahiptir.
  • Mısır İhvanı’nın üst düzey üyelerinin Türkiye ve Katar’da yerleşik bulunması ile birlikte, bu ülkelerdeki İhvan gruplarının İran’a yönelik yaklaşımlarının bulundukları ülkelerin İran’a yaklaşımından etkilendiği söylenebilir. Bu etki, genel olarak İran’a yönelik olumlu yaklaşımı muhafaza etmeyi daha zor kılmıştır. Dolayısıyla, İhvan üyelerine ev sahipliği yapan ülkelerin değinilen bölgesel dinamiklere yönelik tutumlarına göre Mısır İhvanı’nın İran ile ilişkileri de belli bir boyuta kadar bu durumdan etkilenecektir.