Özet: Ennahda’nın Tunus’un dört bir yanından ve birçok farklı ülkeden 1,185 delegenin katılımıyla gerçekleştirdiği 10. Ulusal Kongresi, Tunus’un politik takvimi açısından ilgiyle beklenen tarihi bir toplantıydı. Gözlemcilerin ilgisini çeken şey ise oldukça spesifik bir değişimdi ki bu, partinin bundan böyle bir “hareket” (haraka) olarak sosyal ve dini faaliyetlerini bir kenara bırakıp yalnızca bir siyasi parti (hizb) olarak çalışmalarını sürdürmek yönünde aldığı karardı.

Bu noktada Hareketin lideri olan Raşid Gannuşi, çarpıcı bir şekilde “Tunus’ta artık siyasal İslam’ın savunulamayacağını” söyledi [1]. Peki Ennahda’nın kendisini bu İslamcı etiketten soyutlayıp “Müslüman demokratların partisi” olarak tanımlama hamlesi, gerçekten radikal bir değişim mi? Bu hamle nasıl gerçekleşti ve Ennahda neden yıllardır savunduğu siyasal İslam’ı bir kenara bırakma kararı aldı?

Bu analiz, Ennahda’nın 10. Ulusal Kongresi’nde duyurduğu değişikliklerin, nasıl ve neden gerçekleştiklerini ve partinin gelecekteki çizgisinin Tunus’un siyasal manzarasındaki yeri açısından ne anlama geldiğini ele alacaktır. Hiç şüphesiz Ennahda’nın aldığı bu karar; partinin rolünde, kimliğinde ve önceliklerinde son yıllarda aşamalar halinde gerçekleşen değişimleri de tasdik etmektedir. Öte yandan Tunus’ta siyasal manzaranın değiştiği realitesi, Ennahda’yı yeni kısıtlamalara sevk ederken ona bazı fırsatlar da sunmaktadır. Fakat Ennahda yönetimi, politik ve ekonomik reformlara odaklanan bir ulusal siyasi parti olmak yolunda, din alanına dair yaklaşımlar sergileyen bir sosyal hareket olmaktan vazgeçerek kendi tabanını da kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Diğer yandan da bu durum Ennahda’ya Tunus’un siyasal düzenine büyük ölçüde hâkim olabilecek kapsayıcı ve geniş tabanlı bir siyasi parti olma fırsatını sunmaktadır.

İslamcı partilerin söylemlerindeki, pozisyonlarındaki ve stratejilerindeki değişimlere hangi faktörlerin ve süreçlerin öncülük ettiğini anlamak açısından Tunus’un da sınırlarını aşan yapısıyla Ennahda hareketi iyi bir örnektir. Ennahda’nın söz konusu değişiklik hamlesiyle siyaset ve din alanını birbirinden “ayrıştırması”, diğer İslami partiler açısından böylesi bir hamlenin  başarıya ulaşmasının nasıl mümkün olabileceğine dair dersler içermektedir. Ayrıca bu hamle, farklı aidiyetler barındıran İslami toplumlarda; demokrasi, çoğulculuk ve özgürlüğün nasıl düzenleneceği sorusuna karşılık yönetim ve din arasındaki ilişkiyi kavramsallaştırmanın bir yolu olarak yeni bir “Müslüman demokrat” kavramı de ortaya koymaktadır.