[Bu yazının İngilizce orijinal versiyonu Al Sharq Forum’un web sayfasında mevcuttur]

Sudan’da yeni anayasanın ilan edilip imzalanmasının Sudan demokrasisinin temellerini atabilecek bir geçiş sürecini hızlandırmada kilit rol oynadığı konusunda şüphe yok. Müzakere edilen anlaşma 5 Temmuz’da, muhalefet koalisyonu, ‘Özgürlük ve Değişim Güçleri Beyannamesi’ (ÖDGB) ve Geçici Askeri Konsey (GAK) tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi ki bu Sudan’ın geleceğini tamamen şekillendirebilir.

Anlaşma ümit verici görünüyor ancak bu cesur adımı bekleyen engeller ve zorluklar nelerdir?

Anlaşma geçici hükümet konseyinin ÖDGB’den altı sivil ile GAK’den beş askeri temsilciden oluştuğu 39 aylık bir geçiş dönemini öngörüyor. Askeri heyetin başında ilk 21 ay için Korgeneral Abdulfettah Burhan, sonraki 18 ay için de bir sivil bulunacak.

Bununla da bitmiyor. Büyük bir reform olarak geriye kalan geçiş organları 20 üyeli Bakanlar Kurulu ile 300 üyeli yasama meclisinin yüzde 67’si ÖDGB kalanı da önceki Ömer Beşir hükümetinde yer almamış partiler tarafından temsil edilecek.

Bir diğer önemli gelişme ise yüksek itibar gören ve aylarca birinci başbakan adayı olduğu söylenen bir iktisatçı olan Sudan’ın yeni Başbakanı Abdullah Hamduk’un atanmasıydı. Hamduk 21 Ağustos’ta yemin ettikten sonra makamına oturdu ve ÖDGB tarafından tanımlanan birkaç temel önceliği de hayata geçirmesi bekleniyor.

Bu önceliklerin tümü istikrarsızlığı hafifletme ve reformu öne çıkarmada önemli faktörler olan iç savaş ve çatışmanın sonlandırılması, ekonominin toparlanma yoluna sokulması, hukuk sisteminin modernize edilmesi ve Sudan birliklerinin Yemen’den çekilmesidir.

Barış Gündemi mi?

ÖDGB’nin 25 Temmuz’da Sudan Devrimci Cephesi (SDC) ile imzalanan Addis Ababa girizgâhını adil bir barış için anayasaya dâhil etmemesi nedeniyle Hamduk’un geçiş hükümetinin SDC ile barış görüşmelerini başlatması bekleniyor.

Bu beklenti zorlayıcı olabilir çünkü hükümeti iktidara getiren ÖDGB’nin önemli bir kesimi SDC’ye şüpheyle yaklaşıyor. Söz konusu şüphe Kahire’de ÖDGB ve SDC arasında yapılan iki günlük sonuçsuz toplantıların ardından kendisini gösterdi.

Söz konusu toplantıda iki taraf ÖDGB temsilcilerinin sürdürülebilir barışın anayasa duyurusuna girebilmesi için tavizin önce Hartum’da ÖDGB sonra da GAK tarafından kabul edilmesi gerektiğini belirttikleri bir uzlaşıya vardılar.

Öte yandan SDC delegasyonu hükümet konseyi ve geçici hükümette sandalye tahsis edilmesi ve kendilerinin dâhil olmasını temin etmek için hükümet kurma sürecinin bir ay uzatılması ve sürece katılmalarını da içeren yedi talepten oluşan bir liste sundu. Karşılık olarak ÖDGB bu konuları tartışmaya yetkili olmadıklarını belirterek müzakerelere fiilen son verdi.

Ancak bu durum daha önce tahkim edilmiş bir ilkeden, esas olarak ÖDGB’nin hükümet içerisinde kota ilkesini reddetmesinden kaynaklanmıştı. Yeni kurulan hükümetin teknokrat olacağı dahası barışı tesis edip ÖDGB gündemini uygulayacağı dikkate alınırsa bu yaklaşım bir hayli meşruydu.

Bu yoğun talepler ÖDGB’yi, SDC liderlerinin niyetlerinden şüphelenmeye ve onları sorgulamaya, ülkedeki iç çekişmeleri sonlandırma kararlılığını değil sadece kendileri için geçici organlarda koltuk arayışını yansıttığını düşünmeye sevk etti.

SDC ise farklı bir görüşte. Onların perspektifinden ÖDGB’nin Addis Ababa girizgâhını anayasa mutabakatına eklemeyerek göz ardı etmesi mülteci kamplarındaki destekçilerini ve temsil ettikleri Sudan’ın taşra bölgelerini görmezden geldiğinin de bir göstergesiydi.

SDC hükümetle görüşmelere kendini kapatmazken içerisinde bulunulan çıkmazı aşıp SDC liderlerinin ÖDGB ile olan eski temaslarından kaynaklanan bıkkınlığı çözmek için önemli güven inşa adımları atılmalı.

Dahası geçici hükümetin Nuba Dağı’nda bulunan SPLM/AI grubunun lideri Abdulaziz Hilu ve Darfur merkezli Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Abdulvahid Nur ile görüşmelere başlaması da beklenecek.

Her ne kadar Hilu geçici hükümetle müzakerelere başlama isteğini dile getirse de ÖDGB içindeki birçok kişi bir halk oylamasıyla Nuba Dağları bölgesinin kendi kaderini tayin hakkı ve özerkliğini talep etmesinden korkuyor.

Bunun başlıca nedeni bu partilerin birçoğunun o bölgede kalkınma projelerinin başlatılmasıyla birlikte halk oylamalarının ayrılıktan değil birlikten yana kayma ihtimalinin daha yüksek olduğunu görmezden gelmesi yahut tamamen unutmuş olmasıdır.

Bu nedenle Nuba Dağlarında self determinasyon hareketinin kök saldığından korkmak yersizdir.

Diğer yandan ‘Dr. Hayır’ olarak da bilinen Nur, ayaklanmanın başından beri kendi duruşunu daha da sertleştirdi. GAK ile anlaşma imzalayan ÖDGB partilerini yumuşak iniş grubu olarak gördüğünü defalarca yineledi.

Yumuşak iniş grubu Beşir tarafından 2014’te başlatılan ulusal diyalogda yer almayı kabul eden Ümmet Partisi, SDC, Sudan Kongresi ve diğerlerinden oluşan ‘Sudan Çağrısı’ partileridir.

Ekonomi: Gözünü Kapat

Enflasyonun yüzde 70’e yaklaşmasıyla Sudan Poundu 2018’de yaklaşık yüzde 85 değer kaybetti. Ayrıca Sudan, mal fiyatlarının kararlı artışına ve yüzde 25’e varan işsizliğe tanık oluyor. 2 milyon işsiz genç ve 60 milyar doların çok üstündeki dış borçla birlikte hükümetin ekonomiyi güvenli sulara götüreceği yönünde yüksek beklentiler ve güçlü talepler bulunuyor.

Fakat bu beklenti adil olmayabilir çünkü hükümetin on yıllardır süren kötü ekonomi yönetimini ve yolsuzluğu oldukça kısa bir zaman diliminde çözmesi gerekecek. Karşılaştıkları zorlukların çoğu önceki rejimin önce petrol (ülkenin petrol gelirlerinin yüzde 75’ini  beraberinde götüren Güney Sudan’ın ayrılmasına kadar) sonra da altın rantlarına bağlı ekonomi politikaları tarafından yaratılmıştı.

Hamduk ekonomi vizyonunu 24 Ağustos’ta, açıklamasa da ülkenin ekonomiyi yeniden inşa etmek ve döviz rezervlerini ikmal etmek için 10 milyar ABD dolarına ihtiyacı olduğunu belirtti.

Bu doğrultuda ülkenin borçlarını yeniden yapılandırmak ve yeni krediler istemek için Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’na başvuracak. Yine de Hamduk, Dünya Bankası ve IMF yardımı için şart olan kemer sıkma tedbirlerinden yana değil. Yüksek izlenme sayılarına sahip bir konuşmada, Dünya Bankası ve IMF politikalarının yönlendirmediği Etiyopya iktisadi kalkınmasına duyduğu hayranlıktan bahsediyor.

Yargıyı temizlemek

Hükümetin Beşir rejiminin iktidarını sürdürmek için kontrol altına aldığı yargı sistemini modernize etmeye odaklanacağında şüphe yok.

Ocak 2015’te, Beşir’in Ulusal Kongre Partisi’nin (UKP) hâkim olduğu parlamento 151. maddeyi değiştirerek Milli İstihbarat ve Güvenlik Servislerinin (MİGS) bilgi toplama yetkilerini fiilen yasallaştırıp genişletti.

MİGS’ye UKP rejimine tehdit olarak gördükleri herhangi birinin üzerine yasal olarak gitmek için başsavcılık ve yargı sistemini kullanmalarını sağlayan geniş yetkiler verildi.

Sudan kamuoyunun hükümetin yargıyı temizlemesini beklemesine rağmen GAK başkanı Korgeneral Abdulfettah Burhan yakın zamanda eski rejime bağlı olduğuna yaygınca inanılan 46 hâkimin terfisini onayladı.

Bu da aslında hükümet için bir sorun yaratacak çünkü halkın yeni yargı sisteminden bir beklentisi de henüz mahkemeye çıkmamış eski rejim liderleri hakkında dava açılıp bu kişilerin yargılanmasıdır.

Aralarında kayda değer isimler olarak eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Osman Taha, eski Dışişleri Bakanı ve Halk Savuna Güçleri kurucu başkanı Ali Karti de bulunuyor. Yine bunlar arasında başbakan olarak da görev yapmış olan bir diğer eski cumhurbaşkanı yardımcısı ve Beşir’in yakın adamlarından Bekri Hassan Salih, eski MİGS başkanı Salah Goş, başka bir güvenlik birimi lideri Kutbi Mehdi ve eski cumhurbaşkanı danışmanı ve eski UKP başkan yardımcısı Nafi Ali Nafi yer alıyor.

Sudan’ın Yemen’deki Varlığı

Hükümetin baştan kurulması hükümet konseyi üyesi Korgeneral Şemseddin Kabbaşi tarafından belirtildiği gibi bağımsız ve tarafsız bir Sudan dış politikası yönünde ciddi bir adım olsa da Sudan güçlerinin Yemen’deki varlığı hiç kuşkusuz hükümetin pragmatik bir dış politika benimsemesine neden olacak.

Sudan halkının Sudan güçlerinin Yemen’den çekilmesi yönünde artan taleplerine karşılık hem sivil hem de asker hükümet konseyi üyeleri Korgeneraller Burhan, Kabbaşi ve Hamdan Dagalo “Hemedti”nin çekilmeye güçlü bir şekilde karşı durduğu uzun tartışmalarda bulunuyor.

Konseyin asker üyeleri Sudan birliklerinin çekilmesine karşı çıkıyor çünkü Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Sudan güçlerini Yemen’de tutmayı ve de Sudan’ı algılanan Katar-Türkiye ittifakından uzaklaştırmayı amaçlayan 3 milyar dolarlık bir ekonomik paket sundu.

Ancak konu basitçe bir kişisel kayıp meselesi olabilir. Sudan’ın geri çekilmesi gerçekleşirse bundan en çok zarar görecek kişi maaşları Körfez’deki müttefikleri tarafından doğrudan kendisine ödenen ve Yemen’de 30.000’den fazla askeri bulunan meşhur Hızlı Destek Güçleri [HDG] komutanı Korgeneral Hemedti olacak.

Hamduk ve hükümeti bu zorluklarla uğraşırken ve diğerleri de henüz kendilerini göstermemişken Sudan yönetişim işaretleri göstermeye başladı bile. 30 yıl sonra umutlarını, özgürlük taleplerini ve barış ve adalet arzularını temsil eden ilk sivil hükümetle birlikte Sudan nüfusu umutlu.

Ancak hükümetten yana yüksek beklentiler nedeniyle Hamduk’un halkın taleplerini karşılaması gerekecek. Aksi takdirde bir ÖDGB lideri olan Nazar Abdulaziz’in belirttiği gibi Hamduk başka bir devrimle karşı karşıya kalmayı bekleyecek.

Sudan, derin devletin geçiş dönemini baltalamasını önlemesi durumunda ÖDGB muhalefetinin hükümete karşı sağlıklı bir muhalefet sergilemeye devam etmesi şiddetle tavsiye ediliyor.

Bu politikanın etkisini azami seviyeye çıkarmak için kendilerini bu hayati geçiş sürecinde destekleyen milli bir mutabakat altında birleşmeleri gerekiyor.