Giriş[i]

İklim değişikliği, son yıllarda hem dünya genelinde hem de Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesinde daha çok ilgilenilen bir fenomen olmaya başladı. Bölgedeki birçok ülke; bugün daha yüksek sıcaklıklar, kuraklıklar, tarımsal verimlilikte yaşanan düşüş, sel, hortum ve kasırga gibi doğal afetlerde gözle görülür bir artışla karşı karşıya.

Bu yanıyla iklim değişikliği, dünya genelindeki diğer birçok sorunu olduğundan daha kötü kıldığı için büyük oranda tali bir etkiye de sahip. Örneğin son araştırmalar iklim değişikliğinin dünya çapında finansal erimeyi tetikleyebileceğini gösteriyor.[ii] Hatta iklim değişikliği, daha uzun yaz mevsimleri ve daha yüksek ortalama sıcaklıklar nedeniyle daha hızlı bir oranda erimekte olan donmuş topraklarda şimdiye dek muhafaza edilmiş olan ölümcül patojenlerin salınmasını kolaylaştırma potansiyeline de sahip.[iii]

Bu makale, iklim değişikliğinin MENA bölgesinde isyan, terörizm ve radikalizmi kapsayan bir kategori olarak devlet dışı silahlı aktörler olgusu üzerindeki bahse konu tali etki durumunu inceliyor.[iv] Makale, iklim değişikliğinin mevcut sosyo-ekonomik çevrede farklı türde çatışmalarla boğuşan bu çalkantılı bölgeye musallat olmuş olan çeşitli sorunları köklü bir biçimde derinleştirdiğini savunuyor. Sonuç kısmında makale, isyancı ve terörist grupların kendilerini güçlendirmek için iklim değişikliğinin doğurduğu bu ayrılıkların sunduğu çeşitli fırsatlardan nemalandığını ortaya koyuyor.

Bu makale, şu şekilde bölümlere ayrılmıştır: İlk olarak isyancı/terörist grupların iklim değişikliğinin doğurduğu sorunlar sayesinde güçlendiği eski örnekler üzerinden iklim değişikliği ile terörizm ilişkisini kuramsallaştırıyor. Bu anlamda iklim değişikliği ile terörizm/isyan arasındaki kesişimi güçlendiren üç aşamalı bir çerçeve sunuyor.

Özellikle de iklim değişikliğinin çatışma bağlamlarında bir tür kuvvet çarpanı görevi görerek terör gruplarının büyümesini kolaylaştırdığını öne sürüyor. İklim değişikliği bunu üç şekilde yapıyor; 1) gıda, su ve enerjide kıtlıklara sebep olup dışlanmış vatandaşların ortaya çıkmasına neden olduğu için  bu insanların isyancı gruplara katılımının artmasını kolaylaştırıyor, 2) felaketlere yol açarak terörist grupların, insani yardım sağlamasına ve aynı zamanda askeri kaynakların isyanla mücadele operasyonları yerine felaket sonrası senaryolara kaydırılmasından da faydalanmasına imkân tanıyor ve 3) düzensiz göçü tetikleyerek devlet kaynakları üzerinde yapısal kısıtlamalara neden olduğu için de kamu direncini zayıflatıp terör gruplarının güçlendiği istikrarsızlık ortamlarına davetiye çıkarıyor.

Söz konusu bağlantılar doğrudan değil, kapsayıcı niteliktedir. Bu sebeple çalışma, bu tür bağlantılara örnekler sunarken aynı zamanda MENA bölgesi dışındaki örneklere ve Afrika ile Güney ve Güneydoğu Asya’daki iklim değişikliği ve çevresel etkilerin terörist/isyancı grupların güçlenmesine neden olduğu kesimlere odaklanan raporlara dayanıyor. MENA bölgesi dışındaki bağlantıları bu şekilde örneklendirmek hayati önem taşıyor çünkü bu tarz bağlantılara zaten tanıklık etmiş olan bölgeler için bir görselleştirme imkânı sağlıyor. Ancak esas itibariyle çalışmada, MENA bölgesine odaklanılarak Arap Yarımadası El-Kaidesi ve bu örgütün Yemen’deki iklim değişikliği sorunlarından nasıl faydalandığı sunulacaktır. Son olarak da Orta Doğu için ilgili politika önerileri tartışılacaktır.

Başlarken, iklim değişikliğiyle mücadelenin bir insan güvenliği meselesi olduğunu kaydetmek gerekir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin tanımladığı üzere insan güvenliği; insanların korku, yokluk ve onur kırıcı muamelelere karşı özgür olabilmesi için elzem olan bir haktır. Bu tanım, kavramı geleneksel devlet güvenliği yerine çok daha insan odaklı bir boyutta ele alıyor.[v] Bu kavram, normal şartlarda çatışmadan korunma ve barış anlamına gelirken yoksulluk, gıda güvenliği ve bunun diğer boyutlarına da atıfta bulunmaktadır. Bu makalenin de gösterdiği üzere iklim değişikliğinin sebep olduğu birçok doğrudan ve tali etki, çoğu zaman insan güvenliğinin olumsuz anlamda etkilenmesine yol açıyor.

Ancak, aslında bir insan güvenliği meselesi olan devlet dışı silahlı aktörlerle mücadele olgusu da geleneksel güvenliğe indirgeniyor. Bu sebeple makale, MENA bölgesindeki hükümetler için çeşitli politika önerileri sunarken, devlet dışı silahlı aktörler bizzat hükümetin itibarını tehdit ettiği için de devlet güvenliğine insan güvenliğinden daha çok önem verilmesini göz önünde bulunduruyor. Bu noktada makalede, iklim değişikliği gibi bir fenomenin terörizm ve isyan üzerindeki etkileriyle sınırlı tutulması talihsiz olsa da umudumuz bunun problemle dolaylı mücadeleye küçük bir katkı sunmasıdır.

[i]Yazar bu makalenin gözden geçirilmesine yardım ettikleri için Sinan Hatahet ve Parvathi Anantha’ya teşekkürü borç bilir.

[ii] Adam Tooze, “Why Central Banks need to step up on Global Warming”, Foreign Policy, 20 Temmuz 2019, https://foreignpolicy.com/2019/07/20/why-central-banks-need-to-step-up-on-global-warming/

[iii] Robinson Meyer, “The Zombie Diseases of Climate Change”, The Atlantic, , 6 Kasım 2017, https://www.theatlantic.com/science/archive/2017/11/the-zombie-diseases-of-climate-change/544274/

[iv] Buradan itibaren makale; devlet dışı silahlı aktör, terörist ve isyancı kavramlarını bir nevi eş anlamda kullanacaktır. Aşağıda anlatılan Arap Yarımadası El-Kaidesi (AYEK) vaka çalışmasında bu grup isyan çizgisi etrafında örgütlenme gösterdiği için isyancı bir grup olarak değerlendirilebilir.

[v] “What Is Human Security”, United Nations Trust Fund for Human Security, https://www.un.org/humansecurity/what-is-human-security/