İran’ın Bölgesel Güvenlik Politikaları: Irak ve Suriye Örnekleri
Walter Posch | 21 Mayıs 2018 | EN | ARSon yıllarda İran’ın Suriye’de yürüttüğü faaliyetler ciddi şekilde eleştirilmeye başlanmıştır.
Son yıllarda İran’ın Suriye’de yürüttüğü faaliyetler ciddi şekilde eleştirilmeye başlanmıştır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), 1950’lerde Orta Doğu’da etkili olan iki esas güçten biri olmakla beraber bölgedeki Amerikan nüfuzunun karşısında dengeleyici bir aktördü.
Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin İran’ı, ülkesinin iç işlerine karışmakla suçlayarak 4 Kasım günü[i] istifasını duyurması Orta Doğu’yu kasıp kavuran bir hadiseydi.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) 25 Eylül 2017 tarihinde yapılması planlanan ve Irak Kürdistanı’nın yanı sıra tartışmalı bölgeleri de kapsayan bağımsızlık referandumu kararı almasıyla tüm dünya, birleşik bir Irak’ı muhafaza etmek için federal hükümetin müdahalesini bekliyordu.
Baas Partisi liderleri; köklü siyasi kurumların yokluğunda, otoritelerini pekiştirmek için mezhepsel aidiyetlere, ideolojik temayüllere ve militer uygulamalara başvurmuş ve kapsayıcı bir ulusal Suriyeli kimliğini oluşturmaktan mümkün mertebe kaçınmışlardır
Bu makalenin amacı, Suriye krizi sırasında isyancı gruplar arasında çıkan çatışmaların dinamiklerini anlamak, her bir grubun gerçekte neyi hedeflediğinin altını çizmek ve bu dinamikler içerisindeki şablonları tespit etmektir. Bu makale, söz konusu fenomeni açıklamak
Körfez’de, Katar ile Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE arasında 23 Mayıs’ta baş gösteren derin ayrışma, 1990 yılında Kuveyt’in Irak tarafından işgal edilmesinden ve 1991 yılının Ocak-Şubat’ında patlak veren Körfez Savaşı’ndan bu yana Körfez İşbirliği Teşkilatı’na (KİK) yönelik en büyük tehdit olarak okunabilir.
ABD geçen ay Al Tanaf Üssü yakınlarında konuşlanmış İran destekli savaşçıları hedef alan bir hava saldırısı düzenlemişti. Bu durum, ABD’nin Suriye’de doğrudan güç kullanması hususunda büyük bir değişikliğe işaret ediyor.
Halep’in düşüşü Suriye’de muhalefet için bir son değil de Rusya’nın bölgesel müttefikleri tarafından kontrol edilen etki alanını sağlamlaştırmak ve sonrasında kendi siyasi geçiş tezahürü içinde bir siyasi yol oluşmasını sağlamak için gerçekleştirildiği bir hamlenin başlangıcı olabilir.
15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminden bu yana Türkiye, bir yandan yaşadığı şokların üstesinden gelmeye çalışırken bir yandan da oldukça önemli bir süreçten geçiyor.